BİRİNCİ SAYFA
E5’e döndü!
Son zamanlarda birbiri ardına meydana gelen deniz kazaları, bir türlü çözüm getirilemeyen Boğaz güvenliğini tekrar gündeme taşıdı
Yıllardır ihmal edilen sorunu çözmek için biraraya gelen yetkililer, Boğazdaki riskli bölgeleri harita üzerinde tek tek tespit etti
Konuyla ilgili olarak geliştirilen Gemi Trafik Yönetim ve Bilgi Sistemi(GTBYS), Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu tarafından geçte olsa kamuoyuna tanıtıldı
Tedbirlerin alınacak olması sevinçle karşılanırken vatandaşlar “testi kırıldıktan sonra önlem almak biz de huy haline geldi” dediler
Son zamanlarda meydana gelen deniz kazaları, bir türlü çözüm getirilemeyen Boğaz güvenliğini tekrar gündeme getirdi. Konuyla ilgili olarak geliştirilen Gemi Trafik Yönetim ve Bilgi Sistemi, (GTBYS) Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu tarafından kamuoyuna tanıtıldı.
Basın toplantısında, Başbakanlık Başdanışmanı emekli Koramiral Turhan Özer, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürü Hücum Tulgar, Deniz Ulaştırma Genel Müdürü Taner Çiftçi, İstanbul Bölge Müdürü Ruhan Çakıroğlu, Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdür Yardımcısı Fikret Hakgüden yer aldı.
Toplantıda simülasyon gösterimi eşliğinde Denizcilik Müsteşarlığı tarafından oluşturulan GTBYS tanıtıldı. Devlet Bakanı Mirzaoğlu, GTBYS’nin bölgedeki seyir, can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirleri almak ve gemi geçişlerinde düzenlemeyi sağlamak üzere tahsis edildiğinin altını çizdi.
Mirzaoğlu konuşmasından sonra basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. ‘Bu sistem olsaydı son deniz kazaları yine de yaşanır mıydı?’ sorusuna devlet bakanı Mirzaoğlu, “Bu sistem sayesinde gemiler kontrol mekanizmasıyla uyarılıyor. Bu sistem olsaydı büyük ihtimalle Beşiktaş teknesiyle yük gemisinin çarpışması büyük ihtimalle önlenebilirdi. Çünkü yük gemisi rota değiştirmesi ve hız kesmesi için, tekne kaptanı ise yük gemisi konusunda uyarılacaktı.”diye konuştu. Mirzaoğlu, ‘Gemilerin seyir güvenliği sağlansa da bir sürü tekne boğazda cirit atıyor. Bu nasıl önlenecek?’ sorusuna ise, “Turistik tekneler Turizm Bakanlığı’ndan, bir kısım tekneler Büyükşehir Belediyesi’nden ruhsatlı. Yani bu konuda bir yetki karmaşası var.” diye cevapladı. Başka bir gazeteci, “Eğlence yerlerinin kazaya sebebiyet verdiği iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sordu. Yine Mirzaoğlu, İstanbul Boğazı’nda büyük bir ses ve görüntü kirliliği olduğunu ifade ederek, “Bu kadar eğlence merkezi renkleri arasında gece kaptanları fenerleri göremiyor. Ayrıca siz basın olarak son kazada imdat çığlıkları duyulmadı dediniz. Gemiler trafik istasyonlarıyla sesler ve sirenlerle anlaşıyor. Eğlence merkezlerindeki sesler bunu engelliyor olabilir. Bu konuda Boğaz İzleme Komitesi inceleme yapacak.” dedi.
Ne köprüymüş
Bayındırlık ve İskan Bakanı’nın açıklaması Arnavutköy’e bomba gibi düştü. Açıklamayı tepkiyle karşılayan Arnavutköylüler, biraraya gelerek mücadele yolunda birbirlerine söz verdiler. Sonuna kadar direnerek ‘3.Köprüye Hayır’ diyeceklerini söyleyen semt sakinleri “vatandaşı düşünenler niye hiç tüp geçiti gündeme getirmiyor” şeklinde konuşuyorlar
Arnavutköylüler, ‘3.Köprüye Hayır’ adı altındaki mücadelelerini sürdürüyor.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Abdülkadir Akcan’ın önümüzdeki günlerde ihaleye verilmesi düşünülen 3. köprü projesi için yaptığı açıklamalar tepki gördü.
Haziran ayının ilk haftasında Arnavutköy Spor kulübünde bir toplantı düzenleyen semt halkı, ‘3. Köprü Projesi’nin olursuzluğu yeniden masaya yatırdı.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Akcan’ın 3.köprüye karşı yapılan etkinlikler için keyfi kaçacak dört – beş Arnavutköylü için projeden dönülmeyeceği ifadesi tepki aldı. Semt halkı, durumun ciddiyeti anlaşılmadığını ve bu sert ifade karşısında mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Bir çok basın kuruluşunun takip ettiği toplantıda, İstanbul DSP milletvekili Zafer Güler, Gazeteci Yazar Hakkı Devrim, Oktay Ekinci gibi isimler yer aldı. ICOMOS Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay da destek verdi. Ahunbay, yürütülen mücadelenin Avrupa’da UNESCO gibi örgütlerle iletişim kurmasını sağlayacak.
Toplantıda yer alan Mimarlar Odasından ve eski bir mimar olan Erkan Günören, projenin bir çözüm getirmeyeceğini var olan değerlerin makineleşmiş kafalar yüzünden yitip gidecek, dedi. Projenin gerçekleşmesiyle kentsel kirlilik, doğal tahribat yüksek boyutta olacak diye devam eden Günören, bunun bir kehanet olmadığını söyledi.
Ulaşımla ilgili bir projenin Ulaştırma Bakanlığına bağlı olması gerektiğini ifade eden konuşmacılar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı projeyi yürütmesinin çelişkili olduğunu savundular. Toplantıya katılan gazeteci – yazar Oktay Ekinci, bu konuya dikkat çekerken İmar Yasası’nın 9. maddesinde yer alan ‘Bakan Yetkisi’nin tartışılması gerektiğinin vurguladı.
Üçüncü köprü projesinin masa başı işi olduğunu söyleyen Zafer Güler, projenin çözüm getirmeyeceğini belirtti. Alt komisyonların bilgilenmeden, İstanbul’u ve dokusunu önemsemeden bu projenin büyük bir hata olduğunu ifade etti. Yeşiliyle yer altı ve üstü zenginliklerinin tahribine göz yumulduğunu söyleyen Güler, buna bir dur demek gerektiğini ifade etti.
Tüp geçitin alternatif bir çözüm olduğunu söyleyen Güler, otomobil geçişi olmayacağı konusunu çarpıttıklarını vurguluyor. Arnavutköy Semt Girişimi Sözcüsü Arif Akdağ, Mecidiyeköy’e bağlanacak bir yol trafiğin yoğunluğunu azaltmayacak, dedi.
Kansız kaldık
Kızılay’ın, düzenlediği kan bağışı kampanyasına Beşiktaşlılar büyük ilgi gösterdi. Kampanyada Kızılay Derneği İstiklal Şubesi Başkanı Necla Özsoy, Beşiktaşlıları kan vermeye çağırdı
Kızılay’ın, düzenlediği Kan Bağış Kampanyası’na Beşiktaş halkı büyük ilgi gösterdi. Kampanyada, Kızılay Derneği İstiklal Şubesi Başkanı Necla Özsoy, tüm Beşiktaşlıları Barbaros Meydanı’nda kan vermeye çağırdı.
Kızılay’ın kuruluşunun 134. yılının da kutlandığı kampanya dört gün boyunca sürdü. Kampanyanın açılışında kan vermeye gelen Beşiktaşlıların kan vermeden önce tansiyonları ölçüldü. Veremeyecek durumda olan vatandaşlardan kan alınmadı. Kan veren Beşiktaşlılara, meyve suyu, tatlı ve çikolata ikram edildi. Kampanyanın açılış töreninde Necla Özsoy, “17 Ağustos Depremi sonrasında Kızılay’ın yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunmak için çalışmaktayız. Bu çalışmalarımız, ilk meyvesini 10-15 Temmuz 2000 tarihinde yaptığımız kan verme kampanyasıyla verdi. Bu kampanyayı Beşiktaş’ta her yıl tekrarlamanın mutluluğu içersindeyiz.” diye konuştu. Açılışa, Beşiktaş Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan da katıldı.
Eğlence başladı
Yazın gelmesiyle birlikte Boğaz’ın eğlence mekanları, İstanbul’u renklendirdi. Ortaköy, Kuruçeşme ve Bebek’teki eğlence mekanları güzel vakit geçirmek isteyenler için alternatif eğlenceler sunuyor.
Yazın gelmesiyle birlikte Boğaz’ın eğlence mekanları, İstanbul’u renklendirdi. Ortaköy, Kuruçeşme ve Bebek’teki eğlence mekanları güzel vakit geçirmek isteyenler için alternatif eğlenceler sunuyor. İşte Beşiktaş’ın gözde eğlence mekanları ve programları…
BEŞİKTAŞ
Q Jazz Club
Şafak Açılmış (Halkla İlişkiler Asistanı)
Çok dolu bir programımız var. Bazı geceler çift programımız olacak. Cuma geceleri Sibel Tüzün ve ardından caz devam edecek. Bir de 19.30-21.30 arası ‘happy hour’ uygulamamız var. Bu saatler arasında her şey yüzde 50 indirimli olacak. Gençler cazın tadını alacaklar. Biz diğerlerinden farklı olarak Çırağan Sarayı’nın nostaljisini yansıtıyoruz.
ORTAKÖY
Zihni
Zihni Şardağ
(Mekan Sahibi)
Bu yaz dekoru farklılaştırarak daha da büyüdük. Yazın da açık olacak aşağıdaki kulüp bölümümüzde etkinlikler, kabareler, şovlar düzenleyeceğiz. Müziğe çok önem veriyoruz. Diğer mekanlardan daha özgün, daha net bir eğlence anlayışımız var. Mutfağımızı dünya mutfağı diye tarif edebiliriz.
Anjelique.Buz
Ender Sanal (Ortak)
Yaz için alt katı ufaltıp aynalarla büyüttük. Barda otururken Boğaz’ın bütün manzarasını aynalar sayesinde içeriden izleyebiliyorsunuz. Eğlence anlayışımız insanların birlikte ve dozajında eğlenmesi üzerine kurulu. Biz kaliteli insanlara çok önem veriyoruz. Eline içki alıp bütün gece duran insanlar bizim müşteri kitlemize pek uymuyor. Buraya gelenler müziği hissetmeliler. Alternatif müzik yapıyoruz.
Reina
Ali Ünal (İşletmeci)
Akşam üstü ve gece barı olmak üzere iki barımız var. Bu seneki en büyük yeniliğimiz Reina’ya kebapçı sokmak oldu. Bunun nedeni de müşterilerimizin talepleri. Burada insanları eğlendirmek için etnik müzikle başlayıp, popüler müziklerle devam ediyoruz.
Reina’nın İçindeki Mekanlar:
Köşebaşı
Ali Akkaş (Ortak)
Köşebaşı’nı 1995’te açtığımızda kebabı yeni bir kitleye sevdirdik. Burası Türkiye’deki yabancıların tercih ettiği bir yer. Müşterilerimiz Boğaz’da Türk mutfağını temsil edecek bir yer olmadığını söyleyince Reina içinde mekan açmaya karar verdik.
Baci
Tula Karacalidis
(İşletmeci)
Kızıltoprak’taki şubemizden sonra yazlık bir mekana ihtiyacımız vardı. Reina’yı da çok beğeniyordum. Burada açtık. Yazlık mönüye kışlık fiyat uyguluyoruz. Bizim müşterilerimiz sadıktır.
Safran
Aslı Altan (Mekan Sahibi)
Reina’nın en üst katındayız. Reina’yı seçtik çünkü içerideki işletmelerin hepsi kendi alanlarında süper insanlar. Mönümüz Türk ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı.
KURUÇEŞME
Laila
Şefik Öztek
(Mekan Sahibi)
Laila bu yaz için bünyesine yeni restoranların katılması dışında bir değişiklik yapmadı. Bu yaz özel geceler düzenleyeceğiz. 2002 yazının geçmiş yazlardan en büyük farkı Laila’nın marka olma yolunda hızla ilerlemesi. Bizim diğer mekanlardan en büyük farkımız zirvede oluşumuz. Taklit ediliyoruz. Ama Taklit aslını yaşatır. Burası kimsenin kimseyi rahatsız etmeden eğlenebileceği bir yer. Müzik saat 18.00’de başlıyor, saat 04.00’a kadar sürüyor. Müşterilerimizin yüzde 15’lik bölümünü turistler oluşturuyor. Her gelen insanın damak zevkine uygun lezzetli bir hizmet anlayışı benimsedik.
Laila’nın içindeki mekanlar:
Mezzaluna
Mustafa Çilingir
(işletmeci)
Laila açık hava olduğu için bize çok uygun. Mönümüzü mevsime göre yeniledik. Değişik şarap türleri kattık.
Lounge
Faik Atik (İşletmeci)
Biz üst tarafı da alarak iki mekanı birleştirdik. Böylece burası bir kulüp restoran oldu. Mutfağımız da dünya mutfağı ağırlıklı.
Cafe Rouge
Nefise Karatay
(İşletmeci)
Şu an mekanda üç ortağız. Ayıca deniz kenarında Rouge Restaurant olacak. Laila’ya gelenler mutlaka bize uğruyor. Buranın her şeyiyle ilgileniyoruz.
Ece Bar
Aynalı Meyhane
Ece Aksoy
(Mekan Sahibi)
Yaptığımız en büyük değişiklik bahçeyi yazlık meyhaneye dönüştürmek oldu. Burada canlı müzik yok. Taş plaklardan eski şarkılar çalınacak. Fiyatlarımız çok uygun. Boğaz’daki meyhane eksikliğini kapatmaya çalışıyoruz. Yemeklerimiz klasik meyhane yemeği. Aynalı’da sazlı sözlü meyhane eğlencesi, Ece’de sohbet eğlencesi olacak. Buraya daha çok okur yazar kısmı geliyor.
New Yorker
Ender Arkun
(Mekan Sahibi)
500 kişilik bir barımız var. Ayrıca Bambu adında yeni bir restoran açtık. Bu restoranda yemekleri Uzakdoğu’dan, Tayland’dan ve Hindistan’dan aşçılar hazırlayacaklar. İlhan Erşahin ve grubu Wonderland çalacak. Ayrıca DJ’lerimiz acid jazz çalıyorlar. Bizde “Haydi eller havaya” tarzında bir eğlence yok.
İKİNCİ SAYFA – İSTANBUL
İlhan sözünü tuttu
İlhan’la Kore’ye gitmeden Sarar’ın basın toplantısında konuştum. O zamanlar Beşiktaş maçında kırmızı kart görmüştü. Hırçınlığından bahsediliyordu… Basınla fotograf dahi çektirmek istemiyor, yanlış mesaj vermekten korkuyordu. Ben böyle hissetti. Söz konusu Gazete BEŞİKTAŞ olunca konuştu. İçinde ayrı bir heyecan vardı. Gözlerinin içi parlıyordu. Milli takıma seçilmiş, takımın yeni gölcüsü olmaya adaydı… “Oynarsam atarım” diyordu… Ve attı, hemde “altın gol” attı… Ardındanda Koreye… Bundan sonraki yıllarda da atacak. Yolun açık olsan ilhan Mansız…
Namoğlu atlattı!
Namoğlu CNN Türk’e Kore’den sesleniyor. Spiker maçı ve hakemi soruyor. Tam bu sırada Namoğlu Senegal Teknik Direktörü Bruno Metsu’nun Gaziantep’e transfer olduğunu söylemez mi?.. Spiker şaşkın “Bu doğru mu” diyor. Bir yandan da ilk kez bu haberi biz veriyoruz” diye anons yapıyor… Namoğlu’nun bu atlatma haberi bomba gibi patlıyor. Biz henüz baskıya girmeden bu iş kesinleşmemişti, bu ay içinde belli olur. Bekleyip görelim…
Önce kalite
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ile hem Milliyet, hemde Finansal Forum için birkaç kez röportaj yaptım. İşletme yönetimi ile ilgili birçok detay bilgi aldım. Tek bir sözü aklımda… O da “Kaliteden vazgeçmem…” Geçenlerde bir açılış sırasında muhabir arkadaşlarımıza Gazete BEŞİKTAŞ’ı kastederek, heryerde sizi görüyorum. Bravo…” demiş… Bende Gürtuna’ya kendi deyimiyle sesleniyorum. “Kaliteli iş sorumluluk bilmekle olur. Kalite içinde her işi dört dörtlük yapmak gerekir”
Gürtuna’ya düşüncelerinden dolayı teşekkürler…
Baba Ulusoy’un sevinci
Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Ulusoy ile görüşüyorum. Birbuçuk-iki ay oluyor… Laf arasında “Haluk cebinden milyarlar harcadı, yine eleştiriyorlar. Meyve veren ağaç taşlanır” demişti… Haluk dediği Saffet Bey’in oğlu Haluk Ulusoy… Futbol Federasyonu Başkanı…
Benim röportaj konum olmadığı için bu konuşma aramızda kalmıştı… Diğer bir çok konuşma gibi… Daha o zamanlar milli takım Japonya’ya gitmemişti. Hatta birkaç ay daha vardı. Federasyon eleştiri okları altındaydı… Özellikle de Fenerbahçe tarafından ablukaya alınmıştı… Geçenlerde Saffet Ulusoy’u Senegal’i yendiğimiz gün televizyonda gördüm. Canlı yayında, “Oğluma federasyonu bırak. Holdingin başına geç diyordum. Şimdi kendisinden özür diliyorum. Bize bu sevinci yaşattığı içinde kendisini kutlarım” şeklinde konuşuyordu. Ben o günkü röportajımızda Saffet Bey’in gözlerinde üzüntü ve kırgınlık görmüştüm. Televizyonda ise gözlerinden mutluluk okunuyordu. Sevinç ve gözyaşı dedikleri bu olsa gerek… Milli takıma da 300 bin dolar katkı sağladı. Ne diyelim, bravo…
Esnafı şimdi de kazı vurdu
Beşiktaş esnafı kan ağlıyor. Kazı çalışmaları nedeniyle müşterilerini kaybettiklerini söyleyen esnaf, “satışlarımız bıçak gibi kesildi” diye yakınıyorlar. Ancak esnafın tek derdi bu değil. Dükkanlarının önüne parkeden araçlar müşterileri engelliyor. 200’e yakın esnaf, tepkilerini dile getirmek için kendi aralarında imza topladılar. Gerekirse en üst merciye kadar başvuracaklarını belirtiyorlar.
Gazetemizin geçen ayki sayısında kazı çalışmalarının vatandaşı nasıl çileden çıkardığını yazmıştık. “Her yeri kazıyorlar. Sonra öyle bırakıp başka bir yere gidiyorlar.” diyen dükkan sahipleri toz içinde kalan sokaklardan yakınıyorlar. Bu nedenle her gün dükkanının önünü sulamak zorunda kalıyorlar. Esnaf, delik deşik ve çamurlu sokaklar nedeniyle vatandaşların yolunu değiştirdiğini ve bu yüzden çok zarara uğradıklarını söylüyor. Beşiktaş esnafına destek olan Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Sabri Ateş, Ihlamurdere’deki esnafın zor durumda olduğunu belirterek, “Zaten siftahsız kapatıyorlar. Bir de parkometreler yüzünden müşteriler gelmiyor. Düşünün emlak, çevre ve kaldırım vergisi veriyorsunuz. Müşterinizin gelmesini bekleyeceksiniz. Bir bakıyorsunuz kapınızın önünde kamyon ya da minibüs var. Bu iş yokluğunda bir de araba önünüzü kapatmış. Üstelik bir de kanalizasyon çalışmaları var. Her yer delik deşik. Etraf toz, çamur içinde. O zaman nasıl satış yapacaksın?” diyor. Ateş, Dükkanının önünde mallarını boşaltmak isteyen esnafa izin vermediklerini de ekliyor. Levent, Etiler ve Ortaköy’den Beşiktaş’ta ucuzluk var diye gelen insanların artık uğramadığına dikkat çeken Ateş, “Biz kendi aramızda imza topladık ve belediyeye gönderdik. Bu konuya duyarsız kalındı. Topladığımız imzaları Cumhurbaşkanına, Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği’ne de göndereceğiz.” diye konuşuyor. Sabri Ateş, Beşiktaş’taki park sorununa şöyle bir çözüm önerisi getiriyor: “Ihlamurdere Caddesi geliş gidiş şeklinde iki yönlü yapılabilir. Ayrıca 250 m.’de bir cep yapılırsa sabahın erken saatlerinde esnaf malını boşaltmak için o cepte durabilir. Esnafa da eziyet etmemiş olursunuz.”
Ya sabır
Ne bitmez işmiş… Aylardır kazılan Beşiktaş sokakları bir açılıyor, bir kapanıyor. Gerçi yılların sorununu halletmeye çalışıyorlar. Ama gel gör ki esnaf kan ağlıyor. Krizden sonra şimdi de bizi kazı çalışmaları vurdu diyen esnafın sesine kulak verinde şu çalışmalarını bitirin.
Okuyucu Köşesi
Etiler’deki orta refüj kaldırıldı
Etiler, Derince ve Yanarsu sokak civarında bulunan bir süre önce yapılan üçgen şeklindeki refüj yapımından bir ay sonra kaldırıldı. Haziran sayımızda dile getirdiğimiz orta refüj semt sakinlerinin tepkisini çekmişti. Oldukça büyük yapılan ve trafiği rahatlatacağı yerde daha karmaşık hale getiren refüjün kaldırılarak yolun eski haline getirilmesi semt sakinlerini rahatlattı. Vatandaşlar hatadan dönen yetkilileri verdikleri karardan dolayı kutladılar.
Teller sarkıyor
Gayrettepe Fahri Gizden Sokak’taki elektrik direkleri yan yattı, sallanıyor ve teller de sarkıyor. Acilen onarılması gerekiyor.
ÜÇÜNCÜ SAYFA – BEŞİKTAŞ
Balıklar müzelik oldu
Beşiktaş Belediyesi İstanbul Boğazı’nda kirlilik nedeniyle nesli tükenen balıkları tanıtmak amacıyla bir müze oluşturdu. Ortaköy’deki “Nesli Tükenmiş Balık Müzesi”nin açılış töreninde konuşan Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, Türkiye’deki deniz ve göllerde eskiden 425 çeşit balık bulunduğunu, ancak bunların büyük çoğunluğunun neslinin, deniz kirliliği nedeniyle tükendiğini söyledi. O balıklardan bugün ancak 25-30 çeşidinin yaşadığını anlatan Namoğlu, “Müzede 155 balık türü sergileniyor. Ancak maalesef bu balıkları denizlerimizde göremeyeceğiz. Denizlerimizde ve boğazlarda bu balıkların çeşitlerinin çoğalabilmesi için, denizlerimizin daha temiz olması gerekir” dedi. Namoğlu, denizi kirleten bir etkenin de tehlikeli madde taşıyan gemilerden sızan zehirli atıklar olduğunu vurguladı.
Yaşarken ölümsüzleştiler
Projesi uzun süredir hazır olan “Sanatçılar Parkı” için biraraya gelindi. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu tarafından Akatlar’da 48 bin metrekarelik alan üzerinde kurulacak parkta 7 ayrı sanat olgusu temsil edilecek. Parkta Sanat Meydanı, Sanat Kafeteryası, Yedi Sanat Meydanı, Hayal Bahçesi, Sanat Bulvarı, Yeşilçam Sokağı, Gülizar Sokak, Çocuk Bahçesi, Helikopter Pisti, İmza Günleri Meydanı, Sanat Duvarı, Amfitiyatro ve çeşitli satış reyonları yer alacak. Parkın içindeki 1500 metrelik yürüyüş parkurunda ünlü sanatçılarımızın maskları, büstleri, heykelleri ve el izleri de bulunacak. Sanatçılar Parkı’nın inşaatına başlanması nedeniyle verilen kokteyle Fikret Hakan, Orhan Gencebay, Cüneyt Arkın, Müjde Ar, Ferdi Tayfur, Müjdat Gezen, Tamer Yiğit, Nükhet Duru, Erol Evgin, Nevra Serezli gibi ünlüler katıldı.
Müzik ruhun gıdası
Akatlar Kültür Merkezi’nin ev sahipliğini üstlendiği Beşiktaş ANAP ilçe Teşkilatı’nın düzenlediği ‘Ölümsüz Bestekarları Anma Gecesi’ sanatseverlere duygulu anlar yaşattı. Haziran ayının ilk Cumasında düzenlenen gece, Beşiktaş ANAP ilçe Başkanı Muvaffak Batur’un konuşmasıyla başladı. Türk Müziği’nin kültürümüzün önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Batur, emektarlarının ve kültürümüzün sahip çıkılması gerektiğini sözlerine ekledi. Muvaffak Batur’un konuşmasının ardından Şef Sadun Aksüt yönetimindeki Türk Müziği Aşıklar Topluluğu, sahne aldı ve gece Türk Sanat Müziği’yle sürdü. ‘Ölümsüz Bestekarları Anma Gecesi’, Anavatan İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu, Kadıköy Başsavcısı Naci Ayaz, Beşiktaş Anavatan İlçe Başkanı Muvaffak Batur, Kadıköy 8. Noteri Neşe Özdemir, Kartal Anavatan İlçe Başkanı Halil Öner, Adalar Hastanesi Başhekimi Dr. Servet Sepkin ve ses santçıları Sevda Somer ve Nihal Köknar’ı bir araya getirdi. Müjdat Gezen Türk Müziği Korosu, iki bölümden oluşan ve yaklaşık üç saat boyunca Türk Müziği’yle bezenen gecede Nihavend, Hicaz, Hüzzam, Hüseyni, Segah gibi makamlardan bir çok eseri seslendirdi. Şef Sadun Aksüt yönetimindeki Türk Müziği Aşıklar Topluluğu Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar’ın eserleriyle geceye renk kattı.
Evlenenler (Geçen ay)
01.06.2002
Ayşe Üntak
Levent Gürkan
S.Nalbantoğlu
Kayhan Dayı
Ceyda Çakçı
İ. İsmail Çakır
Şirin Akyüz
Faruk Nasıf
Bedia Silgu
F. Sultan Sirek
İlknur Tuzlu
Ziya Tanak
Yasemin Dilek
Lee Eissenstat
Ç. Kahya
S. Kazancı
Sibel Şahin
Utku Taniroğlu
Didem Balcı
Vedat Özkan
Nuray Balcı
R. K. Karayalçın
02.06.2002
Ahu Erbaydar
Günay Tuncel
03.06.2002
Selma Morgil
Barış Bayrak
Y. Yılmaz
Arif Karakuş
Şahtekin Kırcalı
İbrahim Sert
05.06.2002
Arzu Pişkin
Kenan Uğur
Y. Erdemli
Hasan Kaya
Güldalı Yıldız
Ahmet Kurtoğlu
06.06.2002
Tuba Çaşkurlu
Alaaddin Okul
Zühal Çalım
Harun Özden
Aslı Sayımer
Nedim Özkan
07.06.2002
Mürvet Öztürk
C. Erdönmez
P.N. Soyupak
Tuğrul Şahin
08.06.2002
D. Aysel Harç
H. Pekyılmaz
F. Demirel
A. Hakyemez
G. Bademci
Yılmaz Mutluay
Betül Özgür
Mustafa Çelik
Müzeyyen Tunç
Cihan Öner
Esra Şipka
A. K. Oğuztaş
Nilüfer Altun
Murat Amansız
H. Büyükkara
Kadir Siriş
Ayşe Yoncacı
S. M. Şahan
S. S. Yıldırım
A.G. Peker
Sevgi Demirci
Y.K. Kopmaz
Arzu Dumral
K.S.Namyeter
Sema Yazdan
Baran Köse
Tuba Genç
İ.T.Alparslan
Şebnem Daştan
L.Kocabaşoğlu
09.06.2002
Figen Üstüner
Yılmaz Gitgetir
H.Duysak
H.Erdoğan
Melda Oran
Uğur Sertoğlu
12.06.2002
R.K.ömeroğlu
Kemal Telgeren
Rukiye Bulut
İrfan Arasan
Ayla Ceyhan
Selim Tarık Kılıç
N.Abayoğlu
Y.Büyükburç
14.06.2002
A.Ezgi Vardar
S.Soydan Aras
Gamze Yengil
Engin Altıntaş
15.06.2002
Y. Özkocagöz
Safer Habil
Sevim Sarıbaş
Ali Keleş
Nihal Yöney
Vedat Akan
S. Kızılkale
Erdal Dal
Fatma Coşkun
Murat Erol
Sibel Saçak
V. Atçakan
E.Esin Derin
İ. Ufuk Çiçek
Z. S. Aydoğan
Bora Gençata
Melis Belik
Doğan Yarıcı
Dilek Şenol
Ö. Orhon
İ.Sütlüpınar
Yusuf Akuğur
Oya Gürkan
F.Yavuzçetin
Ağcan Çağan
İlker Öztaş
17.06.2002
Pınar Olcay
R.S. Akçagöz
18.06.2002
Mehtap Çınar
A.Koçalay
Tuba Demir
Soydan Çelik
N. Aydıngöz
Fahri Karagöz
Sabia Cesur
Hasan Avşar
19.06.2002
Selin Sadaka
Nafi Bensusan
20.06.2002
Petek Tunalı
T. Şahingiray
N.Karakimseli
Yaşar Pensoy
21.06.2002
Seval Payır
B.Uğur Gürses
Nuray Ergül
Nuri Bulutlar
G.Dağtaşoğlu
M. Gülmüş
22.06.2002
Arzu Aydos
Kürşat Taşkın
Tuba Gündüz
M.Ali Başak
Ayşegül Çatladı
Ufuk Ural
Özlem Akdere
Mustafa Uzun
Rahşan Özcan
Ali Karabulut
Özgül Arıca
Serdar Şenol
Hande İyigiyim
H. Şaşmazer
Dilek Baysal
R.Demirkaya
Sema Budak
Rıza Yıldırım
T. Yılmaz
Cem Evinsel
Z.Nihan Tuncel
Mahir Somdaş
B.Yenersoy
K.Halil Eligür
E. Üçbaşaran
M.Demiryontar
23.06.2002
Feyza Özcan
Orkunt Yozgat
Dilek Günel
Yalçın Şen
24.06.2002
Ayşe Evcimen
Faruk Beşir
E.Kuruçay
Adem Aynacı
Yasemin Akyol
Ercan Kuyumcu
A.Akagündüz
B.Özgönül
DÖRDÜNCÜ SAYFA – YAŞAM
Keşke hergün eylem olsa!..
Boğazlardan tanker geçişlerini protesto etmek amacıyla biraraya gelen çevreciler, İstanbul Boğazı’nı dün bir süre trafiğe kapattı. Bine yakın irili-ufaklı tekne pankartlarla boğazların yaşadığı tehlikeyi gözler önüne serdi. Türkiye Çevre Kozası’nın kordinasyonunda biraraya gelen 527 sivil toplum örgütüne, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Yunanistan ve Ukrayna’dan 30 sivil toplum örgütü de destek verdi.
Yüzlerce tekne denize açılırken kıyıda toplanan binlerce insan da doyasıya eğlendi. Bu arada eyleme başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ve Beşektaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu olmak üzere çok sayıda belediye başkanı ve milletvekilleri katıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, “İstanbul Boğazı, petrol yolu değildir. Tarihin, coğrafyanın eşine bir daha rastlayamayacağı, dünyanın en güzel buluşma noktasıdır. Gözbebeğimiz Boğaz korunmalı” dedi.
Ege’yle coştular
‘Boğazlar Tanker Yolu Değildir’ sloganıyla Büyükşehir Belediyesi’nin, yerel belediyelerin ve Çevre Kozası gibi sivil toplum örgütlerinin katıldığı eylemde sanatçı Ege de vardı.
Tehlikeli madde geçişi yapan gemilerin çevre ve insan sağlığı açısından büyük bir tehlike oluşturduğunu kamu oyuna duyurmak için yapılan eyleme, Ege sesiyle destek verdi. 9 Haziran’da gerçekleşen eylemin son durağı olan Ortaköy’de Ege, katılımcılara ve semt halkına konser verdi. Konser öncesi eylemin ne denli önemli olduğunu söyleyen sanatçı Ege, yaşamı hiçe sayanlara karşı mücadele verilmesi gerektiğini vurguladı.
Her kesimden insanın destek verdiği eylem için Ege, ‘bu tarz tepkiler tekrarlanmalı ve göz ardı edilmemeli. Burada yaşamlarımız söz konusu’ dedi.
Konser sonrası Gazete BEŞİKTAŞ’a konuşan sanatçı, çevre dokusunu ve insan sağlığını tehdit bir unsur karşısında ciddi önlemler alınmalı ve tek vücut olunmalı, dedi. Ege eylemin bir sonuç getirip getirmeyeceği konusunda ise şunları söyledi:
‘Denizin üstünde çarpıcı bir eylem söz konusu. Anlatılmak istenen bir durum var. İnsan ve çevre hayatını doğrudan etkileyecek hafife alınmayacak bir mesele. Bunların tekrarlanması gerekli. İdrak edildiğinde yapılması gerekenler için kollar sıvandığında bu eylem yerine ulaşmış olacak’
Muhtarların sesi
Abbasağa Muhtarı Yüksel Ağat:
Sokaklar araba yuvasına döndü
Park eden araçlar yüzünden büyük sıkıntı yaşıyoruz. Gelişigüzel park edilen araçlar, hem düzeni bozuyor hem geliş gidişler de sorun yaratıyor. Üstelik acil bir durum söz konusu olduğunda elimizi kolumuz bağlanabilir. Çünkü, ne bir ambulansın girecek alanı kalıyor ne itfaiye aracının ne de başka bir aracın… İnsanlar bile zoraki yürüyor. Özellikle Yıldız caddesinde, Şoför sokakta, Fırın ve Keşaf adlı sokakların bulunduğu yerlerde sorun yaşanıyor.
Akatlar Muhtarı Tayfun Kirmanlı:
Artık elektrik sorun olmamalı
Yakın bir zaman kadar elektrik ile ilgili sorunlar yaşamaktaydık. Şimdilerde sorunun büyük kısmı çözülmeye başlandı. Elektrikle ilgili sıkıntının kısa zamanda sona ermesini istiyoruz.
Arnavutköy Muhtarı Sedef İrteş:
Arnavutköy’ü duyun artık
Bizim için en önemli mesele öncelikle üçüncü köprü meselesi. Bu konuda mücadelemizi sürdürüyoruz. Yetkililerin de bu konuya yakından takip etmesini dilemekteyiz. Ayrıca, semtin tarihi binalarla çevrili olmasından ötürür endişemiz, yangın riskidir. İtfaiye aracının girişi – çıkışı ile sorunlar yaşamaktayız.
Ambarlıdere Muhtarı Kadir Gedik:
Ulaşım sorunu çekiyoruz
Ulus-Taksim arasında 25 senedir belirli bir güzergahı olan otobüs hattının eski haline dönmesini istiyoruz. Bunun için İETT ve Taşıtlar Genel Müdürlüğü’ne gerekli yazıyı yazdık, durumu ilettik. Bu konuda 800 – 1000 civarında imza topladık ve isteğimizi yineledik. Halen bir çözüm sağlanabilmiş değil. Taksim’e giden otobüs hattının merkezi, mahallemizin göbeğinde yer alan duraktan çok uzakta kalıyor.
Vişnezade Muhtarı Mustafa Erdoğan:
Göz gözü görmüyor
Elektrik direklerinin düzeneği ile ilgili sıkıntı yaşamaktayız. Yol kavşaklarına henüz konulmayan elektrik direkleri için gerekli başvurularda bulunduk. Bir çok alanda elektirk direkleri dikilmesine rağmen yol kavşaklarına dikilmemesi çocuklarımız, yaşlılarımız için bir sıkıntı. Bu konuda kısa zamanda yanıtın gelmesini ve uygulamaya geçilmesini bekliyoruz.
Konaklar Muhtarı Oya Çolpan:
Yeşile sahip çıkılmıyor
Elektrik direkleriyle ilgili kısmen sıkıntılarımız giderildi ve tamamiyle giderilmesini bekliyoruz. Park ve Bahçeler Müdürlüğü’yle gerekli temasa geçmemize rağmen yeşil alanlara sahip çıkılmıyor. Özellikle çocuk parkına… Meşelik adını taşıyan çocuk parkımız var ancak tek olmasına rağmen yeteri kadar önemsenmiyor. Çocuklarımız için sağlıksız bir ortam. Çünkü bakılmıyor da. Buna bir çözüm getirilmesini istiyoruz.
BEŞİNCİ SAYFA – YAŞAM
E5’e döndü!
Son zamanlarda meydana gelen deniz kazaları, bir türlü çözüm getirilemeyen Boğaz güvenliğini tekrar gündeme getirdi. Konuyla ilgili olarak geliştirilen Gemi Trafik Yönetim ve Bilgi Sistemi, (GTBYS) Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu tarafından kamuoyuna tanıtıldı.
Basın toplantısında, Başbakanlık Başdanışmanı emekli Koramiral Turhan Özer, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürü Hücum Tulgar, Deniz Ulaştırma Genel Müdürü Taner Çiftçi, İstanbul Bölge Müdürü Ruhan Çakıroğlu, Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdür Yardımcısı Fikret Hakgüden yer aldı.
Toplantıda simülasyon gösterimi eşliğinde Denizcilik Müsteşarlığı tarafından oluşturulan GTBYS tanıtıldı. Devlet Bakanı Mirzaoğlu, GTBYS’nin bölgedeki seyir, can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirleri almak ve gemi geçişlerinde düzenlemeyi sağlamak üzere tahsis edildiğinin altını çizdi.
Mirzaoğlu konuşmasından sonra basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. ‘Bu sistem olsaydı son deniz kazaları yine de yaşanır mıydı?’ sorusuna devlet bakanı Mirzaoğlu, “Bu sistem sayesinde gemiler kontrol mekanizmasıyla uyarılıyor. Bu sistem olsaydı büyük ihtimalle Beşiktaş teknesiyle yük gemisinin çarpışması büyük ihtimalle önlenebilirdi. Çünkü yük gemisi rota değiştirmesi ve hız kesmesi için, tekne kaptanı ise yük gemisi konusunda uyarılacaktı.”diye konuştu. Mirzaoğlu, ‘Gemilerin seyir güvenliği sağlansa da bir sürü tekne boğazda cirit atıyor. Bu nasıl önlenecek?’ sorusuna ise, “Turistik tekneler Turizm Bakanlığı’ndan, bir kısım tekneler Büyükşehir Belediyesi’nden ruhsatlı. Yani bu konuda bir yetki karmaşası var.” diye cevapladı. Başka bir gazeteci, “Eğlence yerlerinin kazaya sebebiyet verdiği iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sordu. Yine Mirzaoğlu, İstanbul Boğazı’nda büyük bir ses ve görüntü kirliliği olduğunu ifade ederek, “Bu kadar eğlence merkezi renkleri arasında gece kaptanları fenerleri göremiyor. Ayrıca siz basın olarak son kazada imdat çığlıkları duyulmadı dediniz. Gemiler trafik istasyonlarıyla sesler ve sirenlerle anlaşıyor. Eğlence merkezlerindeki sesler bunu engelliyor olabilir. Bu konuda Boğaz İzleme Komitesi inceleme yapacak.” dedi.
Bu kazaya can dayanmaz
Ve sonunda korkulan oldu. E5 karayolundaki trafiği andıran Boğaz sularındaki karmaşa gencecik dört cana maloldu. Korkunç kaza sonrası yetkililerin aklı başına geldi ve acil tedbirler almak için birbiri ardına toplantılar yapmaya başladılar.
Herkesi üzüntüye boğan olay geçtiğimiz ay içinde Ortaköy’de meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi 26 gencin mezuniyet kutlaması için çıktıkları tekne gezisi acı bitti. Kuruçeşme açıklarında öğrencilerin bulunduğu Yeni Beşiktaş-2 isimli tekneye, ‘Modisk 3’ adlı Kamboçya bandıralı kuru yük gemisi çarptı. Gençlerden 24’ü, çevredeki vatandaşlarca kurtarıldı. Kazada kaybolan ikisi mürettebat dört kişinin cesedi bulundu. Ölenlerin Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü 3. sınıf öğrencisi Muhammet Ağaoğlu (21), ile teknenin rehberi Serkan Karaca’nın (19) olduğu öğrenildi. Tekne personeli Cemal Tafran ile üniversite öğrencisi Onur Birdal’a ise ulaşılamadı. Yetkililer, kazaya karışan yük gemisinin kılavuz kaptan almadığını belirttiler. Batan teknenin kaptanı Yılmaz Yıldız ve gemi kaptanı Andrey Smirnow tutuklandı.
Ne köprüymüş!
Arnavutköylüler, ‘3.Köprüye Hayır’ adı altındaki mücadelelerini sürdürüyor.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Abdülkadir Akcan’ın önümüzdeki günlerde ihaleye verilmesi düşünülen 3. köprü projesi için yaptığı açıklamalar tepki gördü.
Haziran ayının ilk haftasında Arnavutköy Spor kulübünde bir toplantı düzenleyen semt halkı, ‘3. Köprü Projesi’nin olursuzluğu yeniden masaya yatırdı.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Akcan’ın 3.köprüye karşı yapılan etkinlikler için keyfi kaçacak dört – beş Arnavutköylü için projeden dönülmeyeceği ifadesi tepki aldı. Semt halkı, durumun ciddiyeti anlaşılmadığını ve bu sert ifade karşısında mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Bir çok basın kuruluşunun takip ettiği toplantıda, İstanbul DSP milletvekili Zafer Güler, Gazeteci Yazar Hakkı Devrim, Oktay Ekinci gibi isimler yer aldı. ICOMOS Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay da destek verdi. Ahunbay, yürütülen mücadelenin Avrupa’da UNESCO gibi örgütlerle iletişim kurmasını sağlayacak.
Toplantıda yer alan Mimarlar Odasından ve eski bir mimar olan Erkan Günören, projenin bir çözüm getirmeyeceğini var olan değerlerin makineleşmiş kafalar yüzünden yitip gidecek, dedi. Projenin gerçekleşmesiyle kentsel kirlilik, doğal tahribat yüksek boyutta olacak diye devam eden Günören, bunun bir kehanet olmadığını söyledi.
Ulaşımla ilgili bir projenin Ulaştırma Bakanlığına bağlı olması gerektiğini ifade eden konuşmacılar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı projeyi yürütmesinin çelişkili olduğunu savundular. Toplantıya katılan gazeteci – yazar Oktay Ekinci, bu konuya dikkat çekerken İmar Yasası’nın 9. maddesinde yer alan ‘Bakan Yetkisi’nin tartışılması gerektiğinin vurguladı.
Üçüncü köprü projesinin masa başı işi olduğunu söyleyen Zafer Güler, projenin çözüm getirmeyeceğini belirtti. Alt komisyonların bilgilenmeden, İstanbul’u ve dokusunu önemsemeden bu projenin büyük bir hata olduğunu ifade etti. Yeşiliyle yer altı ve üstü zenginliklerinin tahribine göz yumulduğunu söyleyen Güler, buna bir dur demek gerektiğini ifade etti.
Tüp geçitin alternatif bir çözüm olduğunu söyleyen Güler, otomobil geçişi olmayacağı konusunu çarpıttıklarını vurguluyor. Arnavutköy Semt Girişimi Sözcüsü Arif Akdağ, Mecidiyeköy’e bağlanacak bir yol trafiğin yoğunluğunu azaltmayacak, dedi.
ALTINCI SAYFA – SİYASET-EKONOMİ
AB mutabakatı hayal
BEYHAN YÜKSEL
DEMOKRATİK SOL PARTİ
DSP olarak AB üyeliğimizin ulusal bir sorun olduğuna inanıyoruz. Önümüze sunulan Kopenhag kriterlerinin neler olduğuna baktığımızda üyeliğin sorumlulukları şu şekilde tanımlanmaktadır:
“Üyelik, aday ülkenin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıkların korunması ve saygı görmesini teminat altına alan kurumların istikrara kavuşturulmuş olmasını, işleyen bir piyasa ekonomisinin mevcudiyetini, AB içindeki rekabet ve piyasa güçleriyle baş etme kapasitesini gerektirmektedir. Üyelik adayın siyasi, ekonomik ve parasal birliğe katılım da dahil olmak üzere üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebileceğini varsayar” denmektedir. Bu kriterlere baktığımızda vazgeçeceğimiz ya da yok sayabileceğimiz hiçbir unsur yoktur. Bundan dolayıdır ki, AB mutlaka erişilmesi gereken bir amaç olmalıdır.
AB için şimdiye kadar yapılanlar Türkiye’nin geleceği ile ilgili önemli atılımlardır. Bu kazanımları siyasi hırs ve hesaplaşmalara kurban etmek isteyenleri halkımız açıkça görmektedir.
MUVAFFAK BATUR
ANAVATAN PARTİSİ
Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi Avrupa’nın değerlerini paylaşan Türkiye’nin çağdaşlık ve globalleşme sorunudur. Batı tipi bir demokrasinin ve büyük Türk Milleti’nin bin yıllık batıya yürüyüşünün ve aziz Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefinin bir gereğidir.
İdam cezasının kaldırıldığı Avrupa’da Türkiye’nin idam cezasını bu kadar tartışması bile yanlıştır. Kopenhag kriterlerine uymak Türkiye’ye sadece yarar getirecektir.
Avrupa ile ilişkiler Türkiye için çok önemlidir. Türkiye ya Avrupa’nın şerefli bir üyesi olup globalleşen dünyada yerine alacak, ya da bir Ortadoğu ülkesi olacaktır. Avrupa Birliği’ni girme konusunda devletin zirvesinde kararlılık vardır. Biz bunun aksini düşünmek bile istemiyoruz.
Avrupa Birleşik Devletlerinin üyesi olacak Türkiye’de işsizlik kalmayacak, yatırımlar ve milli gelir artacaktır. Ticaretimizin çoğu da Avrupa iledir. Avrupa ile ilişkileri düzenli bir Türkiye’nin elbette ekonomisi de düzelecektir.
KADİR N. ŞEKER
DOĞRU YOL PARTİSİ
AB ile ilişkilerin Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmemesi yüzünden kopabileceğini zannetmiyoruz. Ancak koparsa Türkiye elbette çok şey kaybeder. Çünkü dünya bir ekonomik bütünleşme içindedir. Türkiye bunların dışında kaldığı zaman dünya konjonktürü içinde yalnızlık yaşayabilir. İlişkilerde kopma olması halinde ekonomik programın olumsuz etkileneceğini zannetmiyoruz. Çünkü zaten ortada “borç alma”dan başka bir program görmüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu en kötü ekonomik krizini yaşatan uygulamalar eğer bir ekonomik program ise, Türkiye’nin zaten kaybedeceği fazla bir şey kalmamış demektir.
SİNAN AYDIN
SAADET PARTİSİ
AB giriş sürecinde Türkiye’nin bir takım hatalar yapmıştır. Bunlardan en başta geleni, artık bugün çok net rakamlarla da telaffuz edebildiğimiz, Türkiye’nin AB’ye üye olmadan Gümrük Birliği’ne üye olmasıdır. Avrupa’da bunun bir istisnası yoktur. Türkiye 55 milyar dolar civarında bir parayı Gümrük Birliği dolayısıyla kaybetmiştir.
Türkiye’nin AB’ye giriş sürecindeki bir diğer hatası ise, AB’yi bir modernleşme ve Batılılaşma projesi olarak algılamasıdır. Biz SP olarak başından beri Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinin bir modernleşme projesi olarak kabul edilemeyeceğini söylüyoruz. Batılılaşma başka şeydir. Modernleşme kavramı bir uluslar arası ilişkiler aracı olarak göz önünde bulundurulamaz. Bugün bir Bulgarın veya Slovakyalının AB’ye giriş sürecini bir modernleşme projesi olarak algıladığını gösteremezsiniz. Avrupalı hiçbir toplum için de AB bir modernleşme projesi değildir. Modernleşme, Avrupa’nın en az üç asrını alan büyük bir kavganın ve sosyal gelişmenin sonucu ortaya çıkmış bir kavramdır. Türkiye’nin en büyük hatalarından birisi de bu olmuştur.
M. ALİ AKTAŞ
İŞÇİ PARTİSİ
AB’nin insan hakları alanında Türkiye’ye söyleyeceği tek söz, koyacağı tek bir kriteri yoktur. AB’nin siyasi başkenti Brüksel 50 yıldan beridir, Dünya’ya siyasi istikrarsızlık yayan bir merkezdir. Bugün bazı terör örgütlerinin bizzat Brüksel’in göbeğinde yuvalanması, oralarda korunması boşuna değildir.
Türkiye ekonomisi hiçbir dönemde bu kadar kötü olmadı. Kötü ekonominin nedeni ise Batı tarafından bize dayatılan IMF programlarıdır. Türkiye Batı programlarından koptuğu zaman ekonomisi bozulmaz aksine daha da düzelir. Yüz binlerce işsiz var. Tarım çökertilmiş, işyerleri kapatılmış, ulusal ekonominin kaleleri bir bir yabancılara teslim ediliyor. Türkiye ekonomisi küçülmeye, ülke yoksullaşmaya devam ediyor. Bir avuç hortumcu-dolarcı-faizci dışında halkımız hayat şartları altında eziliyor. Gelecek endişesi taşıyor. IMF neşterini her seferinde daha derine çalıyor. Cotarelli’nin eksik bıraktığını Derviş tamamlıyor. Madenlerimizi, iç pazarımızı yabancı tekellere açıyor. Her geçen gün ülke ekonomisinin kaburga kemikleri çıtır çıtır kırılıyor. AB’ye girildiğinde ne olacağı ülkenin halinden belli, aynı programı uygulayacaklar. Yapılan araştırmalar Gümrük Birliği’nin ülke ekonomisine her yıl 10 milyar Dolardan fazla zarar verdiğini ortaya koyu yor. AB ile ilişkilerimiz koparsa asıl o zaman AB ile karşılıklı çıkara dayanan işbirliğine gitmek mümkün olacak. Bugün Türkiye Batı’dan kriz ithal ediyor. Türkiye Avrasya ülkeleri ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirerek Avrasya’nın önde gelen ülkelerinden ve en güçlü ekonomilerinden biri olacaktır. İran ithalatının yüzde 60’nı Türkiye’den yapmaya hazır olduğunu açıkladı. Yılda 14 milyar dolar eder. Irak ile Suriye ile ciddi ticaret potansiyelimiz var. Petrol boru hattının açılması ve Irak ile karşılıklı ticaret gelişecektir.
UĞUR SETEN
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ BEŞİKTAŞ İLÇE BAŞKANI
Kapısında bekletilip fakat içine hiçbir zaman dahil edilmeyeceğimiz AB tam üyeliği adına hiçbir konuda taviz veremeyiz. Ulusal onurumuzun zedelenmesine seyirci kalamayız. Dış ilişkilerin vazgeçilmez evrensel ilkesi karşılılıktır. AB ile ilişkilerimiz gözden geçirilerek yeniden değerlendirmeliyiz ve ilişkilerimizi eşitlik ilkesi ve ulusal çıkarlarımız açısından geliştirmeliyiz. Krizden kurtulmak adına Türk halkı ekonomi nasıl düzelir, AB’ye nasıl gireriz sorularının cevabını aramaktadır. Oysa ki bu soruların karşılığı ülkemiz adam gibi ne zaman yönetilecektir sorusunun cevabında yatmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu sorunları aşabilmesinin yolu AB’den, IMF’den ve Dünya Bankası’ndan değil, büyük önder Atatürk’ün 80 yıl önce bize göstermiş olduğu tam bağımsız ulusal kalkınmayı hedefleyen, ulusal üretime dayalı politikalar üreten, kendi insanına ve kaynaklarına güvenip onları değerlendiren, demokratik, sosyal ve laik cumhuriyetimizden geçer. Unutmayalım ki, yüzyıllardır bitmeyen oyun devam etmektedir. Türk ulusu dimdik ayakta durmak, laik cumhuriyet temelleri üzerinde kanla kurulmuş ulus-devletine sahip çıkmak zorundadır.
DYP başkanını seçti
DYP Beşiktaş İlçesinde 8. Olağan Kongresi’ni yaptı. DYP Burdur Milletvekili Mustafa Örs’ün Divan Başkanlığı yaptığı genel kurula, İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu, Celal Adan ve İstanbul İl Başkanı Süleyman Soylu da katıldı. Seçimlerde Kadir N. Şeker yeniden Beşiktaş İlçe Başkanı oldu. Asil üyeler ise Namık Kemal Bilge, Erol Suveren, Nizamettin Aşan, Ahmet Özcan, Yüksel Arabul, Filiz Kalaycı, Serpil Kahraman, Servet Usluoğlu, Niyazi Sucu, İsmail Canikli, Yaman Kahveci, Ömer Lütfü Çelik, Nursan Ünal, Asuman Bayraktar, Nizamettin Çakmak, Ömer Hatipoğlu, Hüseyin Kuran ve Bilge Zorlutuna şeklinde belirlendi.
Fulya’da tarihi toplantı
Turizm sektörünün hareketlenmesi, ekonomik durum ve sektörel alanlarda kalkınmanın nasıl olacağına ilişkin konuların konuşulduğu toplantı, geçen ay içinde TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) Merkezi’nde gerçekleşti. Toplantıya katılan TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı M. Rıfat Hisarcıklıoğlu, projeleri hakkında şunları söyledi:
‘Ülke koşullarının iyileştirilmesinde yatırım yapılması gerekli. Bu alanda 2005 yılına kadar Formula 1’i getirmek istiyoruz. Bu da yaklaşık 60 milyon dolar demek. Böyle bir gelirin ülkeye girişi, atılımların ve yatırım alanında ürkekliği kaldıracaktır.’
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, düzenlenen basın toplantısında turizmcilik anlayışının önemini vurguladı. Turisti otelde tutmanın kazanç getirmediğini söyleyen Ulusoy, turizm sektörünün hareketlenmesi hususunda tanıtım ve organizasyonun büyük bir yeri olduğunu belirtti.
Dostluk turu
Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin önünde başlayan Yunanlı ve Türk bisikletçilerin turu geçtiğimiz ay içinde Dolmabahçe Sarayı’nda sona erdi. Türk-Yunan dostluğu için yapılan katkı her iki ülke tarafından da büyük ilgi ve destek gördü.
Partilerden kampanyamıza büyük ilgi
ANAP ve DYP, Beşiktaş ilçe teşkilatı ücretsiz bilgisayar eğitimi ile gençlerin yararlanabilmesi için Gazete BEŞİKTAŞ’a başvurarak gerekli işlemleri daha ilk aydan yaptılar. Gazete BEŞİKTAŞ’a abone olan ANAP ve DYP Beşiktaş İlçe Başkanlıkları, Gazete BEŞİKTAŞ aracılığıyla birer genci ücretsiz bilgisayar eğitimi almak için BebimPec’e gönderdi. Kampanyanın çok faydalı olduğunu belirten yetkililer, Gazete BEŞİKTAŞ’ı çalışmasından dolayı tebrik ettiler.
YEDİNCİ SAYFA – İŞ DÜNYASI
X-Large mağazalar geliyor
Gima, alışverişi zevkli ve hesaplı yapabilmek için X-Large mağazaları açmaya başladı. Gima Genel Müdürü Dengiz Pınar, Gima’nın her zaman ilkleri yarattığını belirterek “X-Large mağazaları alışverişi daha kolay hale getirecektir” dedi.
İndirim mağazaları adı altında Gima’nın hizmete soktuğu X-Large Ümraniye Şubesi hizmete açıldı.
Perakende anlayışıyla indirim marketi diye isimlendirilen X-Large, tüketiciye çeşitli ürünü çok cazip fiyatlarda sunuyor.
Gima’nın bir çok alanda müşteriye ulaşma, perakende satış anlayışı çerçevesinde Hizmete açtığı X- Large ile ürün sunumunda çeşitlerine yenilik kattı. Çeşitlerin yanı sıra ürünlerin halka ulaşmasındaki tüm aşamalarında titizlik davrandıklarını belirten X-Large yetkilileri bir çok çeşite hem ucuz hem güvenilir bir yolla ulaşabileceğini belirtiyorlar. X-Large İndirim Mağazası, paralel reyon anlayışıyla tüm alanların rahatlıkla görülebildiği yeni standlarla, şarküteri, tekstil, sebze, meyve, et ve unlu mamullerin yer aldığı reyonlarla hizmet veriyor.
TİGSAD kuruluyor
İç Giyim Sanayicileri Derneğinin Kurulması sektörde sevinçle karşılandı.
Türkiye İç Giyim Sanayicileri Derneği kuruluyor. TİGSAD’ın kurulma aşamasında olduğunu söyleyen TEN Yönetim Kurulu Başkanı Deha Orhan konu hakkında: “Derneğimiz sayesinde Türkiye’de ilk defa bu sektörün bir birlikteliği olacak. Herkes kendi başına bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bundan böyle bu çalışmalar dernek çatısı altında yürütülecek”dedi. Orhan daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
“İç giyimle ilgili, şu anda en büyük sıkıntımız yetişmiş personel bulamamaktır. Avrupa’da farklı eğitim birimleri var. İngiltere’de bir üniversite var. Ancak Türkiyede durum çok farklı. Bu dinamikleri Türkiye’de uygulatmaya çalışacağız. Örneğin, Mimar Sinan’da üniversite ayarında bir eğitim yapılmasına uğraşacağız. Ayrıca, çıraklık eğitimi de verecek bir eğitim kurumu oluşturacağız. Endüstri meslek liselerinde de bir ders verilmesine çaba göstereceğiz. Mesleği iç çamaşırı olan insanlar yetiştirmeyi düşünüyoruz. Ayrıca, Türkiye’deki üreticiyle yurtdışındaki alıcının daha düzgün bir ortamda buluşturulması gerektiğine inanıyorum. Piyasada çok fazla çamaşır üreten insan var. Bunların hepsi aynı kalitede, aynı disiplinde ve etik kurallara bağlı olarak çalışan firmalar değil. Bunları derleyip toplamamız lazım. Sonuçta onların yaptığı kötü iş, tüm Türkiye’ye mal oluyor. Bir kalite yasası bile çıkartabiliriz sektörde… Herkese yurtiçinde ve yurtdışında markalarını temsil ettirme haklarını kazandırmak istiyoruz. Tüm firmaların haklardan eşit yararlanması için bu derneği kuruyoruz”
Yan gel de YAT
Ülkenin güney kıyılarında bir tatil istiyorsanız, yat yolculuğu ile bunu gerçekleştirmeniz mümkün… İnsan yerleşimi olmayan yaklaşık 400 km. yi bulan doğal koyları görmek, düzenlenen yat turlarıyla daha kolay bir hale dönüşüyor. Özellikle, turizm alanında önde gelen yerlerden Bodrum ve Marmaris’te gelişen yatçılık, günümüzün gezi turları anlayışına yenisini ekledi. Hızlı ve rahat ulaşım diye adlandırılan yat yolculuklarıyla deniz kenarındaki bir yerleşim birimine çok daha çabuk gidilebilir.
Turizm sektöründe Yatçılık ve Yat İşletmeciliği diye adlandırılan bu deniz ulaşımında köklü isimlerden bir tanesi de Fora Yatçılık. Yaklaşık 25 yıldır yat yapımı ile uğraşan firma, ekipli yat kiralama konusundaki titizliğiyle de anılıyor. Türkiye’nin güney kıyılarındaki Akdeniz yerleşim birimlerini, Bodrum Şövalyelerinin inşası halinde müzeleşmiş kaleyi, dünyanın yedi harikasından biri Mausoleum’u kısa sürecek bir deniz yolculuğuyla görebilirsiniz.
Tel: (0212) 234 34 20
Ağız ve diş sağlığına dikkat
Diş sağlığının gözardı edilmemesi gerektiğini belirten Diş Hekimi Mehmet Ali Özer özelliklede çocukluk ve gençlik çağında dişlerin düzenli olarak kontrol edilmesini istedi.
“Ben ortodontistim ve çocukların diş sağlığı bakımıyla yakından ilgileniyorum.Yıllardır bu mesleğin içindeyim ve görüyorumki, aileler çocuklarının diş sağlığı ile yeterince ilgilenmiyorlar” diyen Dr. Mehmet Ali Özer, erken teşhis ve yapılacak tedavi gençlik yıllarında ve ilerleyen yaşlarda fayda sağlayacağını vurguladı.
Beşiktaş’ta yıllar önce doktor arkadaşlarıyla birlikte açtığı polikliniliğin ilk diş hastanesinin temellerini oluşturduğunu söyleyen Dr. Mehmet Ali Özer Yıldız’da kurdukları ağız ve diş sağlığı merkezinin benzerlerinin Almanya, İsviçre ve Amerika’da da olduğunu belirterek, “Bu tarz çağdaş ve modern yerler sağlık açısından da çok önemlidir” dedi.
Başarı kendine güvenmektir
Kavram dershanesi 2003 üniversite hazırlık dönemi için şimdiden kolları sıvadı. Düzenlen toplantıda 2002-2003 eğitim yılı faaliyet programı konuşuldu, 2002 ÖSS Sınavı değerlendirildi.
Kavram Dershanesi Danışma Kurulu Toplantısına Yönetim Kurulu Başkanı, üyeleri, genel koordinatör ve yardımcısı, şube müdürleri, bölüm ve zümre başkanları, Dershanenin İstanbul şubelerinden temsili öğretmenler katıldı. Toplantıda “Yeni dönemde en iyi hazırlanmak için neler yapmalıyız?” sorusuna cevap arandı. Katılımcılar, en iyi üniversite hazırlık programı için görüşlerini dile getirdiler.
Toplantıda Kavram Dershanesi kurucusu Bahattin Durmuş, yeni üniversiteye hazırlık dönemi için katılımcılara seslenerek, “Deneme sınavları gençlerimizi zorlayacak şekilde olmasın. Bu durum onların daha karamsar olmalarına yol açar. Onları daha çok cesaretlendirmeliyiz. Çünkü başarıya giden yol kendine güvenmekten geçer.” diye konuştu.
SEKİZİNCİ SAYFA – SAĞLIK-EĞİTİM
Kansız kaldık!
Kızılay’ın, düzenlediği Kan Bağış Kampanyası’na Beşiktaş halkı büyük ilgi gösterdi. Kampanyada, Kızılay Derneği İstiklal Şubesi Başkanı Necla Özsoy, tüm Beşiktaşlıları Barbaros Meydanı’nda kan vermeye çağırdı.
Kızılay’ın kuruluşunun 134. yılının da kutlandığı kampanya dört gün boyunca sürdü. Kampanyanın açılışında kan vermeye gelen Beşiktaşlıların kan vermeden önce tansiyonları ölçüldü. Veremeyecek durumda olan vatandaşlardan kan alınmadı. Kan veren Beşiktaşlılara, meyve suyu, tatlı ve çikolata ikram edildi. Kampanyanın açılış töreninde Necla Özsoy, “17 Ağustos Depremi sonrasında Kızılay’ın yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunmak için çalışmaktayız. Bu çalışmalarımız, ilk meyvesini 10-15 Temmuz 2000 tarihinde yaptığımız kan verme kampanyasıyla verdi. Bu kampanyayı Beşiktaş’ta her yıl tekrarlamanın mutluluğu içersindeyiz.” diye konuştu. Açılışa, Beşiktaş Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan da katıldı.
Tatil başladı
Beşiktaş Koleji, Akatlar Kültür Merkezi’nde öğrenci ve velilerle mezuniyet coşkusunu paylaştı.
Beşiktaş Koleji, geçen ay içinde Akatlar Kültür Merkezi’nin ev sahipliğinde velilere mezuniyet heyecanı yaşattı.
Yaklaşık 6 senedir eğitim – öğretim alanında başarıyla öğrenci yetiştiren Beşiktaş Koleji mezuniyet töreninde bir çok ismi biraraya getirdi.
İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, Beşiktaş Kaymakamı Mehmet Emin Avcı, Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan, Beşiktaş Spor Kulübü Genel Sekreteri İsmail Ünal gibi isimler törende öğrencilere geleceklerinde başarılar dilerken moral de oldular.
Okul birincisi 8/C sınıfından Sinem Karacaoğlan, ikincisi 8/B sınıfından Çağlar İçer, üçüncüsü 8/D sınıfından Ezgisu Biber ve mezun diğer öğrenciler, diplomalarını aldıktan sonra beğeni toplayan yürüyüşleriyle töreni noktaladı.
Beşiktaş’taki tüm liseleri temsilen Ortaköy Zübeyde Hanım Kız Meslek ve Anadolu Meslek Lisesi’nde mezuniyet töreni yapıldı. Törene Milli Eğitim Müdürlüğü’nü temsilen Beşiktaş Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan katıldı. Törende konuşma yapan Ortaköy Zübeyde Hanım Kız Meslek ve Anadolu Meslek Lisesi Müdürü Emine Erfındık, “Sorgulayıcı, düşünen bireyler olun. En çaresiz durumlarda Atatürk’ü hatırlayın. Her şey gönlünüzce olsun.” dedi. Mustafa Taflan ise, “Aydınlık bir Türkiye için sizin gibi gençlere ihtiyacımız var. Başarılarınızın devamını diliyorum.” diye konuştu. Anadolu Kız Meslek Lisesi birincisi Semra Elvan Güler, ikincisi Çiğdem Tahran, üçüncü Burcu Kösedağ, Kız Meslek Lisesi birincisi Saadet Ateş, İkinci Ayşegül Ateş, üçüncü ise Semra Kumcu oldu.
DOKUZUNCU SAYFA – KÜLTÜR
‘Beşiktaş’a hayranım’
Yetmişli yıllarda söylediği bir birinden güzel şarkılarla Türk halkının gönlünde taht kuran ünlü sanatçı Füsun Önal, Magazin Müdürümüz Nilgün Özcan’ın sorularını tüm içtenliğiyle cevapladı.
Yazarlık nasıl gidiyor?
Şu anda 13. kitabım olan “Matrak Sultan”ı yazıyorum. Kitap yazmak benim için şarkı söylemek kadar kolay ve beni rahatlatıyor. Bazı dergi ve gazetelerde köşe yazarlığı yapıyorum. Ayrıca her hafta en az iki veya üç kere konferans veriyorum. Bu konferanslar yaklaşık üç saat sürüyor ve müzikli oluyor. Genç nesil bizim dönemimizdeki müzikleri tanıma fırsatını buluyor. Şimdiye kadar yaklaşık 256 okulda müzikli konferans verdim.
Okullar arasında hangi liseler var?
Ortaokul ve liseler ile Kara ve Hava Harp Okulları da var.
Üniversiteden teklif geliyor mu?
Daha önceki yıllarda olmuştu ama şimdilerde böyle bir teklif yok. Gelirse seve seve gderim.
Yeni albüm hazırlığı varmı?
Ekonomik kriz sebebiyle albüm yapmaya ara verdim Eski şarkılarımı ODEON firmasıyla çalıştığım için Cd ve kasete okumak istiyordum .Ama bestekarların çok uçuk paralar istemesi yüzünden albüm yarıda kaldı. Ama geçtiğimiz günlerde çok mutlu bir haber aldım. Besteciler olumlu paralar istemiş galiba. Bir aksilik çıkmazsa albümü tamamlayacağım. Ben eski şarkılarımdan oluşan bu albümü yapmayı çok istiyorum O şarkılar bir dönemin şarkılarıydı mutlaka şimdiki genç nesile iletilmesi gerekir. Biz öldükten sonrada bu şarkıları genç nesil bilmeli. Sürekli yeni şarkıcılar, yeni şarkıcılar çıkıyor. Geçmişini bilmeyen genç bir nesil yetişiyor.
Beşiktaş’da sevdiğiniz bir yer varmı?
Benim, Levent’te bir evim var. Ofisim de Şişli belediyesi sınırları içinde bulunuyor. Ancak Şişli Belediyesi özellikle kaçak yapılar konusunda hiçbir çalışma yapmıyor. Ama Beşiktaş Belediyesi bu konularda oldukça ciddi tedbirler alıyor ve kararlı bir şekilde üzerine gidiyor. Şişli Belediyesi ağaçları keserken Beşiktaş Belediyesi bol bol ağaç dikiyor. Boğazı ve Ortaköy’ü çok seviyorum. Yorgunluk atmaya Ortaköy’e giderim.
Tiyatroculara taş çıkarttılar
Okullar tatil olup öğrenciler tatile çıkarken çocuklarda son gösterilerini sergilediler. Sosyal faaliyetlerin oldukça önemli olduğu öğretim yaşamında miniklerin günlerce çalışarak sahneye koyduğu oyunlar büyük beğeni kazandı. Tüm okullar benzeri etkinliklerle faaliyetlerine devam ederken gösterileri izleyen veliler de hoşça vakit geçiriyorlar. Bu etkinliklerden biri de geçtiğimiz ay içinde Ortaköy Kültür Merkezi’nde yapıldı. Beşiktaş Koleji öğrencilerinin sahnelediği dramalar, seyirciler tarafından alkışlarla karşılandı.
Minikler ekmek yoğurdu
MEF Okulları 2.ci sınıf öğrencileri UNO Ekmek’de neşe dolu saatler geçirdiler. Üretim alanını gezmeden önce tüm birimlerle tek tek tanışan öğrenciler, daha sonra öğretmenleri eşliğinde fabrika kısmını ziyaret ettiler. Minik öğrenciler ziyaretleri sırasında her öğün tükettikleri ekmeğin üretim sırasında hangi aşamalardan geçtiğine bizzat tanık oldular. İlerleyen saatlerde acıkan öğrenciler kendi elleriyle hazırladıkları lezzetli UNO pizzalarını pişirdikten sonra afiyetle yediler. Minikler fabrikadan neşe içinde ayrılırken, UNO ekmeklerini de almayı unutmadılar.
Seyirlik el işleri
Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi’nde, mesleki, teknik, sosyal ve kültürel kurslara katılan kursiyerler için bir belge töreni düzenlendi. Kursiyerlerden oluşan türkücüler mini bir konser verirken halk oyunları ekibi de katılanları coşturdu. Tören sonunda el emeği, göz nuruyla üretilen Anadolu kültürünün el sanatları örnekleri de sergilendi.
Belge töreni, Beşiktaş Kaymakamı Mehmet Emin Avcı, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Yardımcısı ve Halk Eğitimi Başkanı Abdullah Tanır, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürü Esat Sağcan, Askeri Erkan, Beltaş Genel Müdürü Cemal Temelli gibi çok sayıda önemli davetlilerin katılımıyla gerçekleşti.
Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Müdürü İsmail Çelik tören konuşmasında, “En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır. Merkezi bir okul olmanın sevincini duyuyoruz. Umarız daha geniş halk kitlelerine ulaşırız” dedi. Mehmet Emin Avcı ise, “Beşiktaş sosyo-kültürel anlamda en önde giden ilçedir. Halk eğitim merkezinin yaptığı çalışmalar bunun bir kanıtıdır.” şeklinde konuştu.
ONUNCU SAYFA – AKTÜEL-ALIŞVERİŞ
Vur patlasın çal oynasın
Yazın gelmesiyle birlikte Boğaz’ın eğlence mekanları, İstanbul’u renklendirdi. Ortaköy, Kuruçeşme ve Bebek’teki eğlence mekanları güzel vakit geçirmek isteyenler için alternatif eğlenceler sunuyor. İşte Beşiktaş’ın gözde eğlence mekanları ve programları…
BEŞİKTAŞ
Q Jazz Club
Şafak Açılmış (Halkla İlişkiler Asistanı)
Çok dolu bir programımız var. Bazı geceler çift programımız olacak. Cuma geceleri Sibel Tüzün ve ardından caz devam edecek. Bir de 19.30-21.30 arası ‘happy hour’ uygulamamız var. Bu saatler arasında her şey yüzde 50 indirimli olacak. Gençler cazın tadını alacaklar. Biz diğerlerinden farklı olarak Çırağan Sarayı’nın nostaljisini yansıtıyoruz.
ORTAKÖY
Zihni
Zihni Şardağ
(Mekan Sahibi)
Bu yaz dekoru farklılaştırarak daha da büyüdük. Yazın da açık olacak aşağıdaki kulüp bölümümüzde etkinlikler, kabareler, şovlar düzenleyeceğiz. Müziğe çok önem veriyoruz. Diğer mekanlardan daha özgün, daha net bir eğlence anlayışımız var. Mutfağımızı dünya mutfağı diye tarif edebiliriz.
Anjelique.Buz
Ender Sanal (Ortak)
Yaz için alt katı ufaltıp aynalarla büyüttük. Barda otururken Boğaz’ın bütün manzarasını aynalar sayesinde içeriden izleyebiliyorsunuz. Eğlence anlayışımız insanların birlikte ve dozajında eğlenmesi üzerine kurulu. Biz kaliteli insanlara çok önem veriyoruz. Eline içki alıp bütün gece duran insanlar bizim müşteri kitlemize pek uymuyor. Buraya gelenler müziği hissetmeliler. Alternatif müzik yapıyoruz.
Reina
Ali Ünal (İşletmeci)
Akşam üstü ve gece barı olmak üzere iki barımız var. Bu seneki en büyük yeniliğimiz Reina’ya kebapçı sokmak oldu. Bunun nedeni de müşterilerimizin talepleri. Burada insanları eğlendirmek için etnik müzikle başlayıp, popüler müziklerle devam ediyoruz.
Reina’nın İçindeki Mekanlar:
Köşebaşı
Ali Akkaş (Ortak)
Köşebaşı’nı 1995’te açtığımızda kebabı yeni bir kitleye sevdirdik. Burası Türkiye’deki yabancıların tercih ettiği bir yer. Müşterilerimiz Boğaz’da Türk mutfağını temsil edecek bir yer olmadığını söyleyince Reina içinde mekan açmaya karar verdik.
Baci
Tula Karacalidis
(İşletmeci)
Kızıltoprak’taki şubemizden sonra yazlık bir mekana ihtiyacımız vardı. Reina’yı da çok beğeniyordum. Burada açtık. Yazlık mönüye kışlık fiyat uyguluyoruz. Bizim müşterilerimiz sadıktır.
Safran
Aslı Altan (Mekan Sahibi)
Reina’nın en üst katındayız. Reina’yı seçtik çünkü içerideki işletmelerin hepsi kendi alanlarında süper insanlar. Mönümüz Türk ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı.
KURUÇEŞME
Laila
Şefik Öztek
(Mekan Sahibi)
Laila bu yaz için bünyesine yeni restoranların katılması dışında bir değişiklik yapmadı. Bu yaz özel geceler düzenleyeceğiz. 2002 yazının geçmiş yazlardan en büyük farkı Laila’nın marka olma yolunda hızla ilerlemesi. Bizim diğer mekanlardan en büyük farkımız zirvede oluşumuz. Taklit ediliyoruz. Ama Taklit aslını yaşatır. Burası kimsenin kimseyi rahatsız etmeden eğlenebileceği bir yer. Müzik saat 18.00’de başlıyor, saat 04.00’a kadar sürüyor. Müşterilerimizin yüzde 15’lik bölümünü turistler oluşturuyor. Her gelen insanın damak zevkine uygun lezzetli bir hizmet anlayışı benimsedik.
Laila’nın içindeki mekanlar:
Mezzaluna
Mustafa Çilingir
(işletmeci)
Laila açık hava olduğu için bize çok uygun. Mönümüzü mevsime göre yeniledik. Değişik şarap türleri kattık.
Lounge
Faik Atik (İşletmeci)
Biz üst tarafı da alarak iki mekanı birleştirdik. Böylece burası bir kulüp restoran oldu. Mutfağımız da dünya mutfağı ağırlıklı.
Cafe Rouge
Nefise Karatay
(İşletmeci)
Şu an mekanda üç ortağız. Ayıca deniz kenarında Rouge Restaurant olacak. Laila’ya gelenler mutlaka bize uğruyor. Buranın her şeyiyle ilgileniyoruz.
Ece Bar
Aynalı Meyhane
Ece Aksoy
(Mekan Sahibi)
Yaptığımız en büyük değişiklik bahçeyi yazlık meyhaneye dönüştürmek oldu. Burada canlı müzik yok. Taş plaklardan eski şarkılar çalınacak. Fiyatlarımız çok uygun. Boğaz’daki meyhane eksikliğini kapatmaya çalışıyoruz. Yemeklerimiz klasik meyhane yemeği. Aynalı’da sazlı sözlü meyhane eğlencesi, Ece’de sohbet eğlencesi olacak. Buraya daha çok okur yazar kısmı geliyor.
New Yorker
Ender Arkun
(Mekan Sahibi)
500 kişilik bir barımız var. Ayrıca Bambu adında yeni bir restoran açtık. Bu restoranda yemekleri Uzakdoğu’dan, Tayland’dan ve Hindistan’dan aşçılar hazırlayacaklar. İlhan Erşahin ve grubu Wonderland çalacak. Ayrıca DJ’lerimiz acid jazz çalıyorlar. Bizde “Haydi eller havaya” tarzında bir eğlence yok.
TAHTASARAY
İstanbul’un içinde olmasına rağmen İstanbul’un karmaşasından uzakta bulunan Tahta Saray Levent’teki yeni bir kebapçı. Klasik kebapçı ortamının dışında aile ya da dostlarla birlikte gidilebilecek olan Tahta Saray, 200 kişilik kapalı salonlu ve 500 kişilik bahçe alanlı restaurantı ile müşterilerine hizmet veriyor. Ayrıca müzikli yemekler ve toplantılar için 600 kişilik direksiz kapalı salon kapasitesi bulunuyor. Tahta Saray yetkilileri “Kebabın hazırlanması ve sunumu konusunda çok deneyimli bir kadro ile çalışıyoruz. Bizim için önemli olan lezzetin yöreselliğinin korunmasıdır. Kebaplar bütünüyle usullerine uygun olarak konularında son derece başarılı ustalar tarafından tamamen el usulü ile, hiçbir makine kullanmadan, yöresel uygulamalara bağlı kalınarak hazırlanmaktadır” dedi. Her akşam 20.30-21.30 saatleri arasında Tahta Saray’da meraklılarına çiğ köfte saati düzenleniyor.
Adres: Meşeli Sokak 25, 4. Levent
(Kemal Özkan Sünnet Sarayı Bitişiği)
Telefon: 269 18 70 – 283 17 36
Tüketici Köşesi – TÜKODER
Para geri verildi
Mehmet Öksüz adlı tüketici, yurt dışına gitmek için başvurduğu American Education Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı’ndan parasını alamadığı iddiasıyla Tükoder’e müracaat ettiği bildirildi. Buna göre, tüketici başvuruda 3600 dolar vererek, beklemeye başladı. Tüketici, aradan bir ay geçmesine rağmen kabul edilmediği söylenerek oyalandığı iddiasında bulundu. Parasını geri almak için Tükoder’e başvurması sonucunda adı geçen danışmanlık firması, tüketiciye parasını iade etti.
Ayakkabıyı değiştirmediler
Esen Çamurdan isimli tüketici, Vepa Sport’tan aldığı spor ayakkabının ayak sağlığını bozduğu şikayetiyle Tükoder’e başvurdu. Tükoder’den edinilen bilgiye göre, 102 milyon TL’ye aldığı ayakkabıyı altı ay sonra mağazaya iade eden tüketici, ürünün değiştirilmesi talebinde bulundu. Tükoder’e üründe imalat hatası olmadığını belirten mağaza yetkilileri, ürünü değiştiremeyeceklerini açıkladılar.
Kapıdan pazarlamaya dikkat
Fatma Baş, kendisine kapıdan tencere seti satan Zirve Ticaret Alışveriş Merkezi’nden parasını geri alabilmek için Tükoder’e başvurdu. Tükoder’den yapılan açıklamaya göre, Zirve Ticaret tüketiciye ne senet nüshası, ne de taksit kartı vermedi. Tükoder, kapıdan pazarlama şirketine ihtarname çekerek, Fatma Baş’tan alınan 170 milyon TL’nin iade edilmesini istediğini açıkladı. Tükoder, özellikle son aylarda çok sık görülen kapıdan pazarlamacılara karşı tüketicileri uyarıyor.
Pi Akmerkez’de
Gençlerle bu yaz buluşan ve yalnızca Çarşı magğazalarında satışa sunulan erkek giyim markası Pi’nin ilk mağazası Etiler-Akmerkez’de açıldı.
Parmak arası çiçek açtı
Sporting mağazalarında satılan O’neill 2002 koleksiyonunda parmak arası terlikler özellikle de çiçekli olanlar büyük ilgi görüyor.
Güneşsiz bronzlaş
Oriflame’nin bronzlaştırıcı makyaj malzemelerinden InstantSun serisi güneşe çıkmak istemeyenlerden yoğun talep alıyor.
VİTRİN
Ortaköy’e rakip
Ortaköy’deki hareketliliğe alternatif olarak sunulan Sirkeci’deki Hammam, ünlülerin akın ettiği bir gece ile yaza merhaba dedi.
Yılın düğünü ÇIRAĞAN’da
Sabancı ailesine Türkiye güzeli bir gelin geliyor. Suikast sonucu öldürülen işadamı Özdemir Sabancı’nın oğlu ve Sabancı Holding Perakendecilik Grubu Başkanı Demir Sabancı, halen ABD’de işletme eğitimi gören 1991 yılı Türkiye 2. güzeli Aslıhan Koruyan’la 4 Temmuz’da Çırağan Sarayı’nda dünyaevine giriyor.
Beşiktaş’a aşık
Beşiktaş’ın eski başkanlarından Mehmet Üstünkaya’nın kızı Aslı Üstünkaya, her fırsatta “tek aşkım Beşiktaş” diyor. Koyu bir Beşiktaş taraftarı ve kulüp üyesi olan Üstünkaya, Karakartal’dan 100. yılda mutlaka şampiyonluk beklediğini de vurguluyor.
Öte yandan en büyük hayalinin günün birinde Beşiktaş’a başkan olmak olduğunu söyleyen
Üstünkaya, dünya kupası maçlarını da izlemeyi ihmal etmedi. Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili, Kerem ve Esra Üstünkaya, Gülay Kamaz gibi isimlerden oluşan bir kafileyle Japonya’ya gittiği öğrenildi.
KÖŞE YAZILARI
Dediğim dedik, çaldığım düdük!..
İsmail Baştuğ
Aylar önce birkaç kez gündeme getirdik. Boğaz’da iğne atsan yere düşmez diye… Sonunda korkulan oldu ve tekne ile tanker koskoca denizde birbirine girdi. Pırıl pırıl canlar gitti. Şimdi ne olacak?.. Bu çocuklar bir daha geri gelir mi?… Bunun sorumlusu kim?… Ailelerin acısını kim dindirecek?… Yanıtı zor, verilebileceğinide zannetmiyorum.
Güzelim boğazda tekneler bir yanda, gezi gemileri diğer yönde, koca koca tankerler ise başıboş karanlıkta hızla ilerliyor. Görebilene aşk olsun. Boğaza artık temiz hava almak ve güzel bir deniz manzarası seyretmek için gidilmiyor. Gidenler, masmavi sularda slalom çizerek giden deniz araçlarının görüntüsüyle karşılaşıyor.Ürküyor.
Kaza oldu ya, şimdi önlem alınıyor. Toplantılar yapılıyor. Yapılması gerekenler anlatılıyor. Biz niye böyleyiz?… Tedbir almak için hep bir acı mı tatmamız gerekir, başımıza korkunç olayların gelmesi mi lazım?…
Üçüncü köprü
Ne köprüymüş diye başlık attık. Aylardırda işli yoruz. Arnavutköylüler diken üstünde, sürekli eylem yapıyorlar. ama yetkililer seslere kulak tıkıyor, nedense aldıran yok. “Üçüncü köprü yapılacak” diye tutturdular. Önce bir gazetede konuyu gündeme getirdiler, ardından kampanyayı başlattılar. Yapılır yapılmaz ben bilemem ama sivil toplum hareketine, binlerce insanın sesine kulak tıkayanlar, şimdi de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü bakıma aldılar. Tek köprüye kaldık ya, üçüncü köprü bakın ne kadar gerekli diyeceğiz. Yap o zaman tüp geçidi… Ama olmaz. Dediğim dedik, çaldığım düdük…
Seçim yaklaşınca ses gelir
Hükümet konağının geri verilmesi gereğini yazdık. Ihlamur Kasrı’nın duvarlarının kaldırılmasını yazdık. Ahşap evlerin teker teker yandığını yazdık. Aylardır tık yok. Yetkililer ne eder, ne yapar anlamadım. Hiç değilse siyasi partilerin ilçe başkanları şu konulara el atsınlar. Vatandaşın sesine kulak versinler. Biz kamuoyunun nabzını tutuyoruz. Kendi isteklerimizi yazmıyoruz. Sonra seçim yaklaşımca ve de halkın arasına girip konuşunca söyleyecekleri pek inandırıcı olmaz. Vatandaş artık bu işlere kanmıyor. Gerçekten iş yapanı, hiç değilse mücadeleyi bırakmayanı ve sonuna kadar gideni taktir ediyor.
Benden hatırlatması…
Abbasağa
Çelik Gülersoy
Beşiktaş gezimizde, çarşının az yukarısına çıkmamak, olmaz. Çünkü hem burası az aşağıdaki köyün ‘mütemmim cüzü’dür.” (tamamlayıcı parçasıdır), hem de bendenizin çocukluk yıllarının, bir başka mekanıdır. Ayrıca, camisi ve kilisesi dışında, semtin pek yazıldığını da zannetmiyorum.
Çarşı meydanından yukarı doğru vurursanız, o yolun adı, “Maşuklar Yokuşu”. Niye aşıklar değil de maşuklar? Orasını bilmem. Yokuşun sağ yanı, Ermeni kilisesidir, sol yanına ise hemen hepsi cumbalı, kutu gibi evler dizili idi. Bir kısmı onarılmış olarak hala da öyledir. Burada orta sınıfın biraz altına mensup aileler otururdu. Üstte, önü küçücük bahçeli bir ev, mahallemizin yoğurtçusunundu. O zaman gecekondu yok. Yoksul sayılabilecek kişiler bile, mütevazi, ama doğru dürüst ve bina türünden yerlerde “ikamet ederlerdi”.
Kilise (adı da, biraz çetrefil: Surp Asdvadzadzin) çevresini epeyce aşan bir çaptadır. Yani bu küçük semte, bu kilise biraz fazla büyük! Ama karakterli bir bina.
Kilisenin arkası camidir. Bir harem ağası olan Abbas Ağa’nın hayratı. 17. yy. işi, 1834’de, bugünkü şekliyle onarılmış.
Cami önündeki birkaç sokağın, darlıklarından ve 1950’ler sonuna kadar süren eski evler dokusundan dolayı, el değmemiş özgün bir atmosferi vardı. Cumhuriyetin getirdiği serbest yaşamın girmediği pekçok istanbul köşesinden biriydi, burası. Ensiz sokaklarda evler büyücek boyda, hepsi iyi durumda, ağırbaşlı eski renklerine (tahini, tütün ve saman) boyalı ve hepsi kafesliydi.
Beşiktaş’a inerken Maşuklar Yokuşu’nu bırakır, ona paralel olan, ama sonu çarşıya değil, az ötesine çıkan, bu bir-iki dar sokağa sapardım. Bunun için bir sebebim, yaz sıcaklarının burasının, evlerin geniş saçakları ve güneşin iyi giremediği sokak darlığı ile, loş ve serin olmasıydı. Ama zamanın iki özel dilimi vardı ki, o saatlerde burada bulunmak, benim için tarif edilmez bir zevk oluyordu:
Ayın gül kurusu ve yorgun ışığı altında, esrarlı bir havanın çevreyi sardığı mehtaplı geceler, bir.
Kışın lapa lapa yağan karların durulduğu anlarda, saçakları, kafesleri, kapı siperlerini örtmüş ve doldurmuş olan yoğun beyazlıklara bürünen sakin ve sessiz evlerin, inanılmaz güzelliği, iki. Bu iki görüntü, oturulan ve yaşanan bir çerçeveyi, bir sokak gerçeğinden çıkarıyor, bir film setine, bir tiyatro dekoruna, belki daha çok, bir masal sahnesine benzetiyordu.
Birçok yıllar, rüyada kendimi bir yokuşun başında, hepsi bakımlı, sessiz ve kendi içine kapalı, saçaklı, cumbalı evlerin arasında bulmuşumdur. Hala bile o rüyayı gördüğüm olur. Uyanınca anlarım ki, eski Abbasağa’dayım.
Bu yazıyı kaleme almadan önce, gidip aynı yere bir baktım. Orada da züccaciye dükkanına filler girmiş.
Maşuklar Yokuşu, cami hizasında dikliğini kaybeder ve daha uzun, ama, insana biraz soluk aldıran ve daha kolayca çıkılabilen bir eğim kazanır. O yolun sonu, eskiden, yani 50’lere kadar, metruk bir Ermeni mezarlığı idi. Sağ yan ise, duvar içinde, büyük bir Müslüman mezarlığı. Her ikisi, yokuşun üst başında, semtin ana meydanlığında sona ererdi. Sol başta, üstü mor salkımlı küçük terası ile şirin bir kahvehane, onun yanı fırın. Sağ başta ise, güzel kagir, Ermeni evleri.
Müslüman mezarlığını, 1940’lar başında Vali Dr. Kırdar, baştan başa söktü ve bir semt parkı haline getirdi. Geleni gideni kalmamış kabirlerin eski ve değerli taşları, maalesef çok hoyratça toplandı, bir yerlere nakledilip atıldı, kimileri de parkta basamak diye kullanıldı! Bu yağma tahrip, hiçbir tepki çekmedi. Çünkü toplum, yüzyılı aşkın zamandır, bir kültür depremi yaşıyordu, eski ne varsa tapon, yeni ne gelse makbul sayılmaktaydı. Nitekim sonraki dönemlerde de, çoğu birer oymacılık şaheseri olan dantel gibi işli yüzbinlerce mezar taşı, yol açmalarda ve yeni gömülmelerde, resmi makamlar ve yeni nüfus tarafından, göz göre göre, yok edilmiş ve hiçbir şey de lazım gelmemiştir.
Ama Abbasağa’da hiç değilse, güzel bir park yapılmıştı: Üzerine mor ve beyaz salkımlar tutunmuş pergolalar, gül adaları, arkaları yaseminlerle örülmüş, sohbet köşeleri ve romantik merdivenleri ile, tam bir cennet köşesi. İnanılır gibi değil ama, böyleydi.
Beni ilk park zevki ve görgüsünü, Avrupa’dan önce, burada kazanmış sayılırım. Kimin eseri ise aşk olsun. Bir şey daha: Pazar akşamları şehir bandosu bu kenar-köşe parkına gelir, bizi hafif klasiklerden, tatlı konserler verirdi!
Gittim ona da baktım: Park, olmuş bir harabe. Bu şehir nereden kalktı, nereye geldi, yarabbi! Aklımı muhafaza et.
Kanserlerden kanser beğen
Orhan Kural
Orta ve Güney Amerika’ya giden ilk İspanyol kaşifleri, oradaki yerlilerin, tütünü bitki yapraklarına sararak içtiklerini görüp, kendileri de denemişler ve bu maddeyi Avrupa’ya götürmeye karar vermişler. Ülkelerine dönerken gemilerinin güvertesinde, günümüzün purosunu andıran bu keyif verici maddenin dumanını savurarak denize bakarken, insanlığın başına nasıl bir bela sardıklarını tabii ki hiç düşünmemişler bile!
Sigarayla tanışan insan kısa zamanda sigaranın sağlık üzerindeki zararlı etkilerini de anlamaya başlamış. Fakat 1950’li yıllara kadar, sigaranın akciğer kanseri ile doğrudan ilgili olduğu kanıtlanamamış. Sigaranın, başta akciğer, ağız boşluğu ve gırtlak kanseri olmak üzere, kanserin birçok çeşidine davetiye çıkardığı kanıtlandıktan sonra, 1950’li yıllarda, ABD’de sigara tiryakileri sigara üreticisi şirketlere karşı çok sayıda dava açmış; fakat bu davalardan kesin bir sonuç alınamamış. Daha sonraki yıllarda yapılan yoğun bilimsel araştırmalar sonucunda sigaranın içinde bulunan kimyasal maddelerin, başta kanser çeşitleri olmak üzere, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, kronik bronşit, sinir sistemnin tahrip olması vücudun direncinin azalması ve daha yüzlerce zararı olduğu ortaya çıktı. yrıca, sigara kullanmayanların, yani pasif içicilerin gördüğü zarar da cabası…
Günümüzde, sigaranın zararlarını, başta sigara içen doktorlarımız olmak üzere, büyük-küçük herkes bilmektedir. Sigaranın neden olduğu rahatsızlıklar genellikle 30-35 yıl sonra kendini belirgin olarak göstermektedir. Ama sigara içenlerin büyük bölümü, bunu yaşayarak öğrenmek gibi bir yöntemi seçiyor ve bu yöntem maalesef çok pahalıya maloluyor. 18 yaş civarında sigaraya başlayanların sigarayı bırakmaları çok zor olmaktadır. Sigara içmeyi bırakan insanlard akciğer kanseri, koroner atardamar hastalığı, kronik bronşit, amfizem ve tütüne bağlı diğer hstalıkların ortaya çıkma sıklığı azalmaktadır. Bu azalmanın hızı ve düzeyi ise sigara alışkanlığının süresine ve sigara içme yoğunluğuna bağlıdr. Örneğin, 20 yıl boyunca günde en az 20 adet sigara içen bir insan sigarayı bıraktıktan sonr, kanser tehlikesinin belirgin olarak azalması için yaklaşık üç yıl geçmesi gerekmektedir.
Sigaranın zararları konusunda yayınlanan bilimsel raporlar ve oldukça sık gündeme gelen sigara karşıtı kampanyalara rağmen, dünya nüfusunun üçte biri halen sigara içmektedir. Sigara aleyhtarı kampanyaların sonucu olarak, aynı zamanda dünyanın en büyük sigara üreticisi olan ABD’da, hükümetin “sigara ile savaş” amacı için ayırdığı para, bütçede önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle sigara kullanmayanları “pasif içici” konumundan uzaklaştırmak için çeşitli sigara yasakları konulmuştur. Örneğin, New York kentinde kamuya açık yerlerde ve stadyumlarda; New Jersey’de bazı plajlarda sigara içmek yasaklanmıştır. Hatta bazı ev sahipleri kiracıların kontratlarına evlerinde sigara içmemeleri şartını bile koymuşlardır. Ayrıca, aynı şart devlet lojmanlarında oturanların tümünü kapsamaktadır. Toplam nüfusun yaklaşık yarısının sigara içtiği ülkemizde de son zamanlarda sigara kullanımını sınırlayan bazı kararlar alınması sigara içmeyenleri oldukça sevindirmiştir. Örneğin, şehirlerarası sefer yapan otobüslerde sigara içme yasağı önemli bir adımdır. Ankara Emniyet Müdürü’nün kahvehanelerde sigara yasağını ilan etmesi çok ileri ve çağdaş bir karardır. Onsekiz yaş altına sigara satılması konusunda alınanan doğru karar maalesef velilerin ısrarlı ve yanlış tutumları nedeniyle uygulanamamaktadır. Fakat karar alınması kadar önemli olan bir diğer konu da bu kararların yeterince uygulanıp uygulanmadığının çok sıkı bir şekilde denetlenmesidir. Şehirlerarası sefer yapan otobüslerde, tüm uyarılara rağmen ısrarla sigara içen bir münasebetsizi kime, nasıl şikayet edebileceğimiz de bildirilmelidir. Makalemi, “sigaraya karşı savaş” cephesinin önde gelen isimlerinden, değerli dostum ve devlet sanatçısı Esin Afşar’ın, üç yıldır birlikt yürüttüğümüz çevre konferanslarında söylediği bazı çarpıcı cümlelerle bitirmek istiyorum:
Marlboro reklamlarının ünlü yakışıklı kovboyu akciğer kanserinden ölmüştür. Sigara içen öğretmen öğrencisine, veli çocuğuna, doktor hastasına, imam cemaatine “sigara içme!” deme hakkına sahip değildir. Sigarayı özendiren her türlü gizli reklam kamuoyuna duyurulmalıdır. ABD’de, sigara ve uyuşturucu ile mücadele birlikte yürütülmektedir. ABD’de, sigara içen bir doktor kesinlikle bir sağlık kurumunda çalışamaz. Sigarayı bırakmak için hiç bir zaman geç değildir. Sigarayı önce kendi beyninizde vereceğiniz kararla bırakabilirsiniz.
Arkeolojik aramalar ve müzelerin durumu
Ahmet Ercan
Arkeolojik Alanlarda Yapılaşma ve Yeraltı Aramacılığı. Cumhuriyet’te 13 milyon olan Türkiye, 75 yılda 50 milyon artışla 63 milyona erişmiştir. Yurttaki ekonomik ve güvenlik dengesizliği nedeniyle kente göç hızlanmakta, imarsız alanlar yapılaşmakta, arsa yatırım gelirleri çığ gibi büyümektedir. Deniz kıyı kuşaklarındaki, İstanbul’daki yapı yasaklı (SİT) alanları sanki yağmalanmakta, antik kalıntılar üzerine konut, iş yeri ve oteller ya da metro, otoyol gibi yeraltı ve yerüstü yapıları yapılmaktadır. Bugün için çevre dostu olan jeofizik teknolojisi ile yeraltı hiç kazmadan görüntülenebilmekte ve o bölgede kalıntı olup olmadığı kazı yapmadan belirlenebilmektedir. Bundan sonra arkeologlarca yapılacak yoklama kazıları ile kalıntı varlığı kanıtlanmaktadır. Yeniden imar planı yapılan Berlin’de bu anlamda kent içinde yoğun bir jeofizik araştırma, özel bir Alman firmasınca sürdürülmektedir. Bu anlamda Türkiye’de arkeolojik kalıntılara en çabuk, en ucuz ve zarar vermeden ulaşmak için, araştırmaları izleyen sırada sürdürülmelidir; 1. Jeofizik Aramalar, 2. Yoklama Kazıları, 3. Kurtarma ve Arkeolojik Kazılar.
Jeofizik araştırma yapmadan, arkeolojik kazılara geçmek, tanı koyulmayan hastanın ameliyat edilmesine benzer.
Arkeojeofizik araştırmalar için en donanımlı kuruluşun Beşiktaş’da YERALTI ARAMACILIK Ltd. laboratuvarı olduğundan söz etmiştik.
YERALTI ARAMACILIK adındaki bu arama kuruluşu müzelerin sınırlı parasal destekleri ve kendi olanakları ile arkeolojik araştırmalar yapagelmektedir. Ancak, araştırma yatırımlarının yetersizliği nedeniyle yeterince arama yapılamamaktadır. Bitirilen çalışmalardan önemlileri şunlardır:
1. Bizans Sarayı Mozaik Bölümü (Cankurtaran) (Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü), 2. Boğaziçi Kanlıca Köşkü Temel Araştırması (Koruma Kurulu), 3. Külhöyük Hitit Kalıntıları Araştırması (Anadolu Medeniyetleri Müzesi), 4. Eğmir Toptaş Tümülüsü (Denizli Müzesi), 5. Topkapı Sarayı Eski Su Yolları Araştırması (Topkapı Müzesi), 6. Aşartepe Lidya Tümülüsü Araştırması (Uşak Müzesi), 7. Mastaura (Nazilli) Arkeojeofizik Araştırması (Yeraltı Aramacılık), 8. Milet Antik Yerleşim Alanları ve Sıcak Su Kaynak Araştırması (Milet Müzesi), 9. Bizans İmparatorluk Sarayı Araştırması (İstanbul Müzesi), 10. Vezneciler-Metro Arkeojeofizik Araştırması (Koruma Kurulu-Belediye), 11. Metro Güzergahı Arkeojeofizik Araştırmalar (Yüksel İnşaat-Belediye), 12. Ezine Roma Dönemi Yapı Araştırması (İst. Üniv. Arkeoloji Böl.)
Yurdumuzda arkeolojik kazıların verimli olarak araştırılması ve müzelere kazandırılması için şunların yapılması önerilir:
Kültür Bakanlığı ve Müzelere Yeni Gelir Kaynakları, Tutum ve Yönergeler
a- Yabancı İhalelerden. i. Türkiye’de arkeolojik çalışma alanları önceliklerine göre sıralanmalı, her yer, alan büyüklüğü ve 5 yıllık dönemler biçiminde yabancı araştırmacıların, araştırma ve kazıları için ihale edilmelidir. Yabancı kuruluşlara, yerli jeofizik araştırmacı ve arkeolog kullanılması zorunluluğu getirilmelidir. ii. İhale edilen her yerden gelecek gelir müzelerin ve yerli aramacıların projelerini desteklemek için kullanılmalıdır.
b- Türk Yatırımcıları Yönlendirme. Türk özel girişimcilerin arkeolojik araştırmalara desteğini sağlamak üzere, vergilendirmede, yapacakları parasal desteğin %100’ünü giderlerinde göstermeye izin verilmelidir. Bu indirim şu anda salt %5’dir. Buluntularda destek yapan kuruluşlara atıf yapılmalıdır.
c- Arkeolojik Araştırmada Özelleştirme. i. Özel Arkeoloji ve Sanat işyerleri kurulmasına izin verilmelidir. Bu işyerleri danışmanlık, arama ve kazı değerlendirme işlemini arkeoloji müzelerinden alacakları izinle yapabilmelidir. (Benzer iş, maden, su, petrol ve jeotermal arama ve işletmeciliğinde yapılabilmektedir.) Bu işletmeler, dış ve iç kaynaklı destek bularak, ruhsat aldıkları yerlerde arama ve kazı çalışmalarını, müze gözetiminde yapabilmelidir. Bu işletmeler bilinen arkeolojik alanlarda da izin alabilmeliler. ii. Buluntular, ya müzelerce satın alınarak sergilenmeli, iii. Ya da yap-işlet-devret ile özel müze kurulmasına izin verilmeli. Böylece yatırımcı ve işletmeler arama ve kazı giderlerini buradan çıkarabilir ve bunları yeni kazılara yönlendirebilirler. Böylece, müzelerin akçal olanaksızlıklarla kazamadığı birçok yer, gün yüzüne çıkacak ve gelecek nesile değil bu nesile de sergilenebilecektir.
d- Müze Gelirleri. i. Müzelerin gelirlerinden, doğrudan ilgili müzeler pay almalı. Alınan bu pay salt arkeolojik araştırmalarda kullanılmalı. Böyle bir durum, müzelerin gelirlerini arttırmada teşvik olacağından, her iki yöne de yararı olacaktır. ii. Müzelerde jeofizik mühendisi kadrosu açılmalı, bu kişiler yapılacak araştırma çalışmalarını müze adına denetlemeli ve yeni alanların araştırılmasını projelendirmelidir. iii. Arkeologlara, kazılarda yardımcı olacak çok gerekli bazı jeofizik aygıtlar için ödenek ayrılmalıdır.
e- Arama İzlencesi. i. Jeofizik araması ve yoklama kazısı yapılmadan arkeolojik kazı ve kentsel planlama ya da yapı izni verilmemelidir. ii. Koruma kurullarında arkeolog, sanat tarihçisi, mimar yanısıra jeofizik mühendisine yer verilmelidir.
Bunlar benim önerilerim. Gerek arkeolog, gerek sanat tarihçisi, gerek arkeojeofizikçi olarak süregiden durumlarda şikayetçi olageldik. Demek ki küreselleşen ve serbest Pazar ekonomisine dönen dünya ekonomik düzeni içinde Türkiyemiz komünizmde bile kalmayan tutucu devlet politikalarını artık izlememeli. Çünkü bu yıllar boyu denendi ve çalışmadı ve çalışmıyor. Eski eserler yurtdışına hâlâ hızla kaçıyor ve her yerde kaçak arama ve kazı yapılıyor.
Duralım ve düşünelim! nerede yanlış yapıyoruz diye. Sorunu tanımlayarak çözüme gidebiliriz ve bu ülke talan edilmeden gitmek zorundayız da.
Dünya ekoturizmi tartışıyor
Başaran Ulusoy
Kendisi de bir tüketim endüstrisi olduğu halde çevre ile en barışık endüstrilerden biri olan ve doğal çevre ile kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi açısından iyi bir araç olabilecek turizm endüstrisi geçtiğimiz aylarda Kanada’da düzenlenen bir zirveyle “Ekoturizmi” tartıştı. Dünyanın tanımı konusunda henüz üzerinde bir anlaşmaya varamadığı bu turizm çeşidi, dört bir yanı doğa ve kültür değerleriyle kaplı olan ülkemizde de ne yazık ki yeterince bilinmiyor.
Kimilerinizce çok teknik bulunabilecek böyle bir konuyu ele almamdaki sebep, ekoturizmin tüm dünyada yükselen değerler içinde en ön sıralarda yer almasına ve ülkemizde adım başı karşılaşılabilecek bu değerlerin kıymetinin yeterince bilinmiyor olmasına dikkat çekmek.
Dünya Turizm Örgütü (WTO) ve BM Çevre Programı (UNEP) gibi iki uluslararası kuruluş tarafından koordinasyonu yapılan Uluslararası “Ekoturizm Yılı”aktivitelerinden en büyüğü olan toplantı, 22 Mayıs’ta yüzotuzüç farklı ülkeden bini aşkın delegenin katılımıyla gerçekleştirildi. Delegelerin özellikle üzerinde durdukları konu ekosisteme dahil olan sistemlerin nasıl bir armoni içinde çalıştırılacağı konusuydu. Bu konuda yaılan tartışmalar özellikle Ekoturizm Plan ve Politikası Oluşturmak, Ekoturizm Kuralları Oluşturmak, Pazarlama ve Tanıtım Poltikası Oluşturulması ve Ekoturizmin Getiri ve Götürülerinin Takibi gibi konu başlıklarında yoğunlaştı.
Sürdürülebilir ekoturizm kesinlikle devreye ekoturizm kaynağında bulunan yerel kuruluşların, yerel halkın, hizmet ve ürün sunucularının bir araya gelerek oluşturacakları bir yönetimsel organizasyon, plan ve program konusudur. Zaten çevrenin ve kültürün en hassas olduğu yerlerde yeşerebilen ekoturizm kaynaklarının tesadüfen sürdürülebilir olması mümkün değildir.
Nedir bu ekoturizm?..
Ekoturizmin dikkat çekici tanımlarından birini yapan Doğa İçin Dünya Fonu (WWF), ekoturizmi, doğal çevreye en az etkide bulunan ve bu arada yerel topluluklara ekonomik fayda sağlayan turizm türü olarak tanımlıyor. Ekoturizmin öncelikle doğa temelli olması (ziyaretçiler doğal alanlardaki doğal ve geleneksel kültür unsurlarını gözlemliyor ve anlamaya çalışıyorlar) gerekiyor. Bio çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması diğer bir özelliği. Yerel toplumların refahını desteklemesi, olumsuz çevresel ve sos-kültürel etkilerin minimuma indirgenmesi için aktivitelerin hem turistler hem de yerel halkın sorumluluğunda düzenlemesi, yenilenemez kaynakların minimum kullanımını gerektirmesi ve yerel topluma dönük istihdam imkanlarının üretilmesini öngörmesi de ekoturizmin vazgeçilemez unsurlarından.
UNEP’in araştırmasına göre, ekoturizm bugün turizm endüstrisinin en hızlı büyüyen segmentlerinden biri olarak kabul ediliyor. WTO’nun uzun dönemli tahminlerine göre ekoturizm hem turist sayısında hem de toplamdaki payı itibari ile yüksek bir hızla yükselmeye de devam edecek.
Ekoturizm bir konsept olarak Türkiye’De tam olarak bilinmiyor olmasına rağmen alternatif turizmin yükselen değerlerinden biri olarak son yıllarda ülkemizde de sık sık gündeme gelmeye başladı. Tanımını bilmesek de bu turizm çeşidini çeşitli yörelerimizde zaten farkına varmadan uyguluyorz bile. Örneğin ünlü Efes Harabeleri’nin yakınlarında bulunan Şirince Köyü, içinde ve çevresinde yapılan turizm faaliyetleri ile ekoturizme yakın bir çevrime sahip gibi görünüyor.
Şirince’de yapılan turizm faaliyetlerinden çokça köy halkının yararlanıyor olması, köy halkının el sanatları ürünlerini, el yapımı zeytinyağı, sabun gibi ürünleri turistlere sunabilmesi, turizm faaliyetlerinden elde edilen gelirlerin köydeki evlerin restorasyonunda kullanılması gibi unsurlar ekoturizmin temel unsurlarındandır. Ancak Türkiye’nin buna benzer tüm yörelerinde görülebileceği gibi burada da eksik olan sürdürülebilir ekoturizm bilinci oluşturmak ve bu bilinç doğrultusunda politikalar belirleyerek çalışmaları yönlendirmek.
Aslına bakarsanız, Türkiye’de bu turizm çeşidinin geliştirilebileceği öyle çok yörelerimiz var ki! Karadeniz yaylaları, Toroslar adeta birer cevher. Bu konuda Avrupalı rakiplerimizden çok daha şanslı olduğumuzu söylemek hiç de abartı olmayacaktır. Türkiye’nin henüz gelişmekte olan bir ülke olması, doğal ve kırsal kültürel değerlerinin ve mirasının büyük bölümünün varlığını canlı biçimde sürdürüyor olması, Türkiye’nin birçok yöresinde sürdürülebilir ekoturizm için büyük bir potansiyelin varlığını göstermektedir. Üçte biri doğal olan ormanlık alanlarıyla, üçbin çeşit düryanın bir başka ülkesinde görülmeyen endemik bitkileriyle Türkiye ekoturizmiçin adeta bir cennet.
Yeter ki çok geç olmadan en hassas, nadir ve çoğu zaman savunmasız çevresel ve kültürel değerlerimizin korunmasına yönelik doğru politikalar bir an önce oluşturulsun.
Hepiniz bol oksijenli güzel günler diliyorum.
Politik sorunlar bu ayda devam edecek
Sani
Türkiye’nin bu ayki genel durumunun parlak olması ve her şeyin daha iyi gitmesi dileğiyle tarotumuzu açıyoruz. Geçen ay söylediğimiz gibi Türkiye yine politik sorunlarla karşı karşıya kalacak. Siyaset sahnesinde bir takım olumsuzluklar yaşanabilir. Can sıkıntılı bir dönem geçireceğimizi üzüntüyle belirtiyorum. Temmuz ayında ülkenin üzerinde kara bulutlar dolaşacak olsa da ağustos ayında bu bulutlar dağılacak. Sekizinci ay için çok güzel şeyler görüyorum. 2003 Nisan’ında Türkiye’yi bir seçim bekliyor. Başbakan değişecek ve yerine genç bir lider gelecek. Ancak koalisyon kalacak ve beklenmedik bir destek görecek. Genç lider gelmeden önce tavsiyeler ve uzun görüşmeler yapılacak. Seçimin yapılması ekonomiyi olumsuz yönde etkilemeyecek.
Piyasalarda durum pek iç açıcı değil. Morali bozuk olanlara sabırlı olmalarını ve sekizinci ayı beklemelerini öneriyoruz. Her ne kadar bu ay için olumsuzluklardan bahsetsek de 10’undan sonra canlanma söz konusu olacak. Esnaf da satışların azaldığı, durgun bir ay geçirecek. Yatırımcılar için de bu ayın çok kazançlı bir ay olmadığını söyleyebiliriz.
Eksper ve yetkileri
Ahmet Haytaç
Soru: Sigortacılıkta eksperlik nedir ve görev alanı nelerden oluşur?
Mesut Ateşçi-Bebek
Cevap: Sigorta edilen mal ve kıymetlerin rizikolarının gerçekleşmesinden sonra meydana gelen hasarın nedenleri nitelikleri ve tutarını tespit eden ve bir rapor halinde ilgili birimlere sunan ve bu işi meslek haline getiren konusunda uzman kişilerdir. Bu kişiler Hazine Müsteşarlığı tarafından açılan kurslarda sınav sonucunda başarılı olan kimseler eksper olmaya hak kazanırlar. Bu kişiler görevlerini tarafsız açıklık ve doğruluk duyguları içinde hiçbir yere bağımlı olmadan çalışırlar. Eksperler başka hiçbir işle iştigal edemez. Eksper sigorta şirketinin veya sigortalının yazılı ve sözlü başvurusuna dayanarak görevine başlar. Görevi kabul etmez ise 2 gün içinde haber vermek zorundadır. Yasamızda böyle bir hak olmasına rağmen, bilinçli ve eğitimli sigortacı kitlesi olmadığından sigortalının eksper tayin etme yetkisi uygulanmamaktadır.
Okul sorunları yaşayan çocuğunuza yardımcı olun
Alanur Özalp
Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin. Onu diğer çocuklarla kıyaslamayın. Eleştirmeyin. Onu ve kendinizi suçlamayın. “Seni nerden doğurdum, niçin benim çocuğumsun, beceriksiz!” diye çocuğunuzu kendi elinde olmayan bir durumdan dolayı suçlamayın. Sizin çocuğunuzun da başarabildiği pek çok güzel iş vardır. Bu güzel şeyleri görün ve onun da görebilmesini sağlayın. Çocuğunuzun istekliliğini destekleyin. Onu cesaretlendirin, kendine güvenini kuvvetlendirin. Kendisini değerli bir insan olarak görmesini ona hissettirmeye çalışın. Eğer ona kendisini değerli hissettirebilirseniz istenilen durum için ona yeteri kadar güç veriyorsunuz demektir.
Çocuğunuzu büyük adam gibi görmeyin. O bir çocuktur. Çocuğunuzdan kendi gücü ve kapasitesinden fazla birşey istemeyin. Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarla yapacağınız işleri başarmanızda devamlı, düzenli ve sistemli çalışma gerekmektedir. Çocuğunuzun bilmesi gereken bir program hazırlayın. Bu programda bazı şeyleri sıcağı sıcağına yapması konusunda onu eğitin. Onda bir alışkanlık kazandırmaya dikkat edin. Ödevleri sakın ama sakın çizgi filmden sonra bırakmayın. Önce ödev, sonra çizgi film sırasını takip edin. Çizgi filme kavuşacağı duygusu, ödevleri daha kolay ve çabuk yapmasını sağlayacaktır. Bu konuda bir düzen sağlayana kadar, onu yönlendirin. Öğrenme güçlüğü çeken bir çocuğun kendi kendine bazı şeyleri başarmasını, önce ondan beklemeyin. Siz ona yön ve yol göstereceksiniz. Hatta sistemi siz oluşturacaksınız.
Her ana-baba disiplin kurallarını çocuklarına öğretmeyi birinci vazife sayar. Bu konuda hoşgörülü davranabilirsiniz. Öğrenme güçlüğü çeken çocuğa esnekliğin sınırlarını kesin olarak çizin. Tüm soru ve sorunlarınız için beni arayabilirsiniz.
Dış borç, yiğit Türk’ün kamçısı mı?
Burhan Oralp
Ne güzel birşey;
Dünyanın dört büyük takımından birisi Türkiye!….
İnşallah bu yazdığım yanlış olur. Zira bugün Senegal’i uzatmada 1-0 yendik. Belki haftaya Bra’ları da yeneceğiz, belkide finalde de kazanıp kupayı canım ülkemize getirecekler millilerimiz…
İnşallah !..
Basketboldaki başarılarımızdan sonra futbol dünyamız çıtayı daha da yükseltti… Avrupa ne ki? Şimdi Dünya şampiyonluğuna gidiyoruz…
Galiba geçen ayki yazım beğenildi…
Öncelikle Üniversiteden hocam Türkiyemizin ilk bilgisayar alanındaki Profesörü İstanbul DSP milletvekili Sayın Prof.Dr.Ziya Aktaş’a, gazetemiz patronu Sayın İsmail Baştuğ’a, e-posta, faks ve telefonla tebrik edip başarı dileyen tüm dostlarıma ve okurlarıma teşekkür ederim.
Meğer ne kadar güzelmiş böyle yazıpta insanın fikirlerini paylaşması ve benzer fikirde olanlardan da güzel sözlerle destek alınması…
Hele hele yazınız çıktıktan bir hafta sonra, yazınızda bahsettiğiniz fikirlerin bir siyasi parti lideri tarafından esinlenip, ulusal basın organlarının bazılarında kendi fikriymiş gibi bahsetmesi. Meclis dışında kalmış bir parti liderinin bu fikirleri partisinin politikası gibi beyanat vermesi insanı doğrusu çok mutlu ediyor…(Bu partiyle hiçbir ilgim yok.) Demekki siyasilerimiz hiçde ilgisiz değiller vatandaşın fikirlerine… Düşünebiliyormusunuz bunları birde meclisde grubu olan partilerin ilgilenip ülkemizde Bilişim Teknolojileri alanında büyük atılımların gerçekleştiğini…
AB’nin açıkladığına göre ‘Ulusal Programımızın gerçekleştirilmesine devam edin’ de denmiş… O zaman e-Avrupa+ projesini de gerçekleştireceğiz ve ülkemiz BT toplumu olma sürecini hızlandıracak… e-devlet, e-saglık, e-cevre, e-belediye,e-besiktas,
e-besiktasgazetesi, e-vb…
Eeeee… İyi de bu ‘e’leri herşeyin başına konunca Avrupalımı oluyoruz? Sonra… Ne işimize yarayacak bu ? Sadece www.vesaire.gov.tr olması yeterlimi bize? Bir ara firmaların prestiji olmuştu web sayfası olması. ‘Efem teklifimizi mail adresinize atarım. Ahh pardon mailiniz varmıydı?’deniyordu…
Hemen ‘Bizim Nail’in adresi neydi? Adamlar teklifi ona gönderecek’diye panikliyorduk. Bu konularda üstümüze yok…
Ehh epey ilerledik bu konuda, yani BT alanında… Avrupa ve diğer ülkelere BT alanında ne Nail’ler, ne İsmail’ler ihraç edeceğiz…
Düşünün yaklaşık 750.000 öğretmenimiz görev yapıyor ülkemizde. Şu ana kadar (2 yıldan beri) 220.000 civarı öğretmenimizi bilgisayar okur-yazar eğitimi/sertifikası verebilmişiz. Yani 220.000/750.000 öğretmenimiz BT’nin alfabesinde, geri kalan 500.000’i habersiz. (Özel ilgisi olup kendisini yetiştiren sayı belirsiz) Böyle giderse, geri kalan 500.000 öğretmen ancak 5 yıl sonra bilgisayar okur-yazar eğitimlerini tamamlamış olacak… (O tarihe kadar da Microsoft ve diğer yazılım firmalarını yeni yazılımlar çıkarmamaları konusunda ikna etmemiz lazım! Zira Bilgisayar Teknolojileri o kadar hızlı gelişiyor ve değişiyorki, 750.000 ninci hocamı eğitirken, vah 1. eğitilen o tarihte bilgisayar cahili kalacak hocama…)
Öncelikle ben tüm öğretmenlerimden bir bilgisayar kursu sahibi olarak bu konuda özür diliyorum. Ama; sizleri Türkiye’deki 1500 civarı Bilgisayar Kursu eğitebilecekken, öğretmen öğretmeni eğitsin, o da diğerlerini mantığı benim ya da bir bilgisayar kursu yöneticisinin fikri Vallahi değildir.
Geçen yazımda okurlar hatırlayacaktır; ‘Hindistanın gerçekleştirdiği mucizeyi biz rahatlıkla ve çok daha çabuk gerçekleştirebiliriz. Hatta bir hesaba göre 2005 yılında Hindistan’ın BT sektöründe beklediği ulusal gelir 55 Milyar Amerikan Doları ! Bizim dış borcun yarısı ! Yani aynısını gerçekleştirsek, 3.yıl kârdayız…’anafikrindeydi yazım.
Ama bu yöntemlerle değil ! Hemen bir ‘BT/Bilgi Bakanlığı’kurulup gerçekten ulusal bir seferlikle BT’de de dünyanın ilk 4’üne girmeliyiz. Sadece dış alım odaklı BT değil, dışsatım yapabilecek BT ürünleri üretebilecek insan eğitimine önem vererek…
O zaman 55 Milyar dışsatım geliri olan Türkemiz için, dış borç gerçekten yiğidin kamçısı olacaktır.
Daha çok renk daha çok ses
Cemal Temelli
Amaç hizmet ve çalışmak olunca zaman kavramının boyutları daralıyor. Uzun bir tiyatro sezonu ve zor bir yılı tamamladık, geride bıraktık. Ancak sezonu açtığımız Ekim 2001 hala belleklerimizde taptaze duruyor. Sizlere en iyiyi sunmayı amaç edindiğimiz sekiz ay boyunca hep daha iyi için çalıştık. Bunca koşuşturma içindeyken bir yıl nasıl geçti, gitti anlamadık. Bizler her saniyesinden keyif aldık ve ortaya çıkanları gördükçe de emeğimizin karşılığını aldığımız için yorgunluğumuz uçtu, gitti. Eğer bir kusur işlediysek, affola!
Gzden kaçırdığımız veya atladığımız hiçbirşey olmadığından emin olmak ve yeni sezonda daha iyi bir performans ortaya koyabilmek için çalışmalara başladık. Bizlerden hiçbir zaman esirgemediğiniz ilgi ve desteğinizi yeni sezona girmeden önce yapacağımız çalışmalarda da bekliyoruz. Sizlerden gelecek istek ve talepler doğrultusunda faaliyetlerimizi çeşitlendirebilir, kültür merkezimizi daha renkli ve çok sesli hale getirebiliriz.
2001-2002 sezonunun son organizasyonlarından biri de hala devam etmekte olan Dünya Kupası’ndaki milli maçları Beşiktaş halkı için barkovizyondan göstermekti. Şanssız geçen Türkiye-Brezilya maçı esnasında salonda 350, fuayede 100 kişi nefesleri tutup bu coşku ve heyecanı hep birlikte yaşadılar. Takip eden diğer maçlarda da salonumuz Beşiktaş ilçesinin kalbi oldu ve milli takımımız için attı. Verilen bu hizmetten çok memnun olan Beşiktaşlılar, sayın belediye başkanımız Yusuf Namoğlu’na şükranlarını sundular.
Salonumuzdaki gösteri, toplantı ve çeşitli organizasyonlar son bulmuş olsa da, salonumuz yoğun bir şekilde kullunalıyor ve yaz boyunca da kullanılmaya devam edilecek. 2002-2003 tiyatro sezonunda prdelerini açacak pek çok yeni oyun ve gösteri için çalışmalar sürüyor. Dekor-kostüm tasarımları yavaş yavaş yerine otururken provalar da devam ediyor. Büyük ustaların yanısıra yeni biraraya gelmiş genç topluluklar da salonumuzda çalışıyor. Geçtiğimiz sezondan aşina olduğumuz ESEK “Üçüncü Türden Yakın İlişkiler” ve Yalçın Menteş “Zurname” öncelikli olarak sahne alacak oyunlar. Şu sıralar Türkiye turnelerini yapmakta olan gruplar, oyunlarını Türkiye’nin dört bir köşesinde oynuyorlar.
Hala devam etmekte olan dans dersleri ve yoga çalışmaları yaz boyunca da sürecek. Çarşamba günleri saat:11.00’de, Cuma günleri saat:19.00’de yoga çalışmasına katılabilirsiniz. Ciddi bir vücut egzersizleri serisi diyebileceğimiz yoga çalışmaları; iç huzuru, dinginlik ve rahat arayanlar için ideal! Her salı ve her perşembe devam eden “Latinos En Salsa” Latin dans dersleri ise saat:19.00’da Latin ezgileriyle dans etmek isteyenler için!
Yani yaz ayları boyunca da bizler biradayız. Daha başarılı ve hareketli bir sezon için yapmaya başladığımız çalışmalar hakkında da öneri ve görüşlerinizi bekliyoruz. Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaz diliyorum. Karnelerini alıp tatile giren çocuklarımızı da tebrik ediyorum ve iyi bir tatil geçirmelerini diliyorum. Tatil byunca bol bol kitap okumaları dileğiyle. İyice dinlenin, iyice eğlenin ve önümüzdekiki yıla hazırlanın. İyi tatiller…
Malvarlığı paylaşımı için tasfiye
Deniz Tolga Aytöre
Soru: Eşlerin mal varlığı paylaşımı için tasfiye ne zaman yapılır?
Nadire Kayacan – Arnavutköy
Cevap: Eşlerin tabi oldukları mal rejiminin sona ermesi ile tasfiye yapılır. Bunun içinde öncelikle mal rejiminin hangi hallerde sona erdiğinin tespiti gerekmektedir.
Mal rejiminin sona ermesi iki halde olur.
1. Evlilik birliğinin sona ermesiyle
2. a) vlilik devam ederken eşlerin sözleşme yaparak başka bir mal rejimine geçmeleriyle veya
b) Haklı nedenin varlığı halinde hakim kararıyla mal ayrılığına geçilmesiyle mal rejimi sona erer.
Yani evlilik birliği boşanma, evliliğin iptali veya eşlerden birinin ölümü ile sona erdiğinde, buna bağlı olarak mal rejimi de sona erer ve malların tasfiyesi işlemleri başlar. Fakat belirtmek gerekirse, mal ayrılığı rejiminde herhangi bir tasfiye söz konusu değildir. Ancak eşler arasında mal ayrılığı dışında diğer mal rejimleri uygulanmamakta ise evliliğin son bulması ile kanunda yazılı tasfiye kurallarına uygun olarak mallar paylaşılır.
Ayrıca belirtmek gerekirse mal rejimi aşağıda belirtilen tarihlerde sona erer.
– Evlilik boşanma ile sona ermişse davanın açıldığı tarihte,
– Hakim kararı ile mal ayrılığına dönülmüşse yine davanın açıldığı tarihte,
– Eşlerden birinin ölümü ile sona ermişse eşin ölüm tarihinde,
– Eşlerin sözleşme ile başka bir mal rejimini kabul etmeleri halinde noterde sözleşme yapıldığı tarihte mal rejimi sona erer. Neden davanın açılma tarihi dersek; özellikle çekişmeli ve uzun süren boşanma davalarında eşlerin birbirinin zararına olarak edinilmiş mal grubundan harcamada bulunulmasını engellemek içindir.
Ortodontik tedavi
Mehmet Ali Özer
Eğri ve çarpık dişlerin teller ile düzeltilmesi ortodontik tedavi olarak bilinir.
Ortodontik tedaviler, dişlerin, çenelerin düzensizliklerini ve hatalı büyümelerini önler. Daha estetik ve güzel yüz şekillerinin ortaya çıkmasını sağlar.
Ortodontik tedaviler dişlerin tek tek üzerine yapıştırılan teller ile sabit olarak ya da damaklara takıp çıkarılan aletler ile yapılır.
Bu tedaviler neticesinde,
1. Dişler düzgün olarak daha iyi fırçalanır.
2. Diş çürükleri önlenmiş olur.
3. Diş eti hastalıkları düzeltilir.
4. Ağız kokmaları ortadan kaldırılır.
5. Dişlerin ömürleri uzatılmış olur.
6. Çene yapıları daha düzgün ve ideal büyümesi sağlanır.
7. Yüz büyüme ve gelişimi estetik olarak kusursuz olur.
Sağlıklı gülücükler dilerim.
Ölmüş gitmiş adamdan ne istiyorsun?
Mehmet Kemertaş
Bu ülke birçok değerli kişi yetiştirdi. Bunların arasında bilim adamı, romancı, tiyatro ve sinema oyuncusu, şair, tepe yönetici var. İsimleri saymakla bitmez… Ama kaç kişiyi hatırlıyoruz. Eserleri varsa, okuduğumuz zaman anımsar, sonra tekrar unuturuz. Bu kişilerin bazılarının öldükten sonra heykellerinin dikilmesine ise, oldum olası şaşarım. Yahu adam ölmüş gitmiş, heykeli görecek hali yok… Eğer tatkdir edeceksen ölmeden taktir et. Adam mutlu olsun. Ama yapmazlar mutlaka öldükten sonra heykelini dikecekler veya benzeri etkinlikler yapacaklar. Kime ne faydası olacaksa, bir de aileleri tekrar hüzünlenirler, bu da cabası… Özetle adam ölmüş gitmiş heykeli olsa ne olur, olmasa ne olur?.. Birde sokaklara isimleri olan tabelalar yaparlar. Yapacaksan, ölmeden yap. İnsan sevinsin. Değer verildiğini hissetsin.
Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu bu konuda önemli bir adım atıyor. Etiler’de yapılacak olan sanatçılar parkı bu alanda önemli bir adımdır. Sanatçılar kendi adlarını taşıyan eserleri, el izlerini ve isimlerini bu güzelim parkta görecekler. Yaşarken hatırlandıkları için mutlu olacaklar. Belki parka gelip oturacaklar, hayranları ile kucaklaşıp, güzel günler geçirecekler. Bu fikir kimden çıktı, kim bu parkın yapılmasına onay verdi ise, kendisini tebrik ediyorum.
Artık bu çoşkuları değerli insanlarımız yaşarken birlikte tadalım. Ve tüm belediye başkanları ve yöneticiler bu konuya bundan böyle bu şekilde bakmalı diyorum. Yaptıklarının hayrını görmek istiyorlarsa, ölüden önce yaşayan insana sahip çıksınlar.
Tatildesiniz
Mine Genç
2002 ÖSS’yi geride bıraktığımız bu yaz günlerinde üniversite adayı öğrencilerin telaşı ve kaygısı gitgide artıyor. Acaba bir yere girebilecek miyim? İdealimdeki üniversiteye-bölüme puanım yeter mi? Katsayılar düşer mi, yükselir mi? Soru kitapçığına ismimi yazmış mıydım? Kaydırma yapmış olabilir miyim? vs. Tbii bu kaygılar gün geçtikçe hem öğrencinin hem de ailelerin huzursuz ve stresli bir dönem geçirmesine neden oluyor. Bu noktada öğrenci ve ailelere gereken tek şey sakin olmak. Her ne olursa olsun 2002 ÖSS bitti.
Şu günlerde öğrenci ve velilerin yapabileceği en uygun şey öğrencinin hedeflerini sorgulamak, hedefleri ile ilgili konuşmasını ve araştırma yapmasını sağlamak olacaktır. İdeali olan öğrenciler için ise eğer sınav başarısı idealine uygun olursa bir sonraki aşamada ne ile karşılaşabileceğini araştırmak olmalıdır.
25 Haziran itibariyle tercih kılavuzları ve formları ÖSYM tarafından adayların adreslerine postalanmaya başlandı. Temmuz ayının üçüncü haftasına doğru ise adayların ÖSS puanları açıklanacak. Tüm bunları dikkate alacak olursak öğrenci ve aileleri puanların gelmesiyle birlikte zorlu bir karar verme dönemi bekliyor.
Bu kararları verebilmek için ise öğrencinin şu an kafasında sınav gününe dair taşıdığı tedirginlikleri atıp artık sınav sonrasına yani tatile girmesini sağlaması gerekir. Öğrencinin mesleğini ve üniversitesini belirlerken sağlıklı karar vermek için neleri ölçü alacağını bilmesinde de fayda var. Konuyla ilgili desteği ise yine okullarınınveya dersanelerin rehberlik servisine danışarak alabilirler.
Sınavda istediği performansı gsteremeyen öğrenciler ise iyi dinlendikleri bir tatil yarak yeni eğitim döneminde ÖSS’yi artık tanıyan bilen ve daha güçlü hazırlanan adaylar olacaklarını bilerek üniversite hazırlıına geçmeliler.
2002 ÖSS adayları tercihlerini yaparken Kavram Dersanelerinin şubelerinde rehberlik servisinden yardım alabilirler.
DVD’leri etiketlendirmek
Onur Baştuğ
Soru: DVD’lerimi arşivlerken, onlara zarar vermeden nasıl etikenlendirebilirim?
Mustafa Akyüz – Ortaköy
Cevap: Aslında DVD’leri saklarken etiket kullanmamak gerekir. DVD, sürücünün içinde çok yüksek hızlarda döner ve hatalı etikenlendirmeler sürücü içindeki yüksek dönme hızlarında titreşimlere ve rahatsız edici seslere yol açar. Kullanılan etiketler genelde kimyasal maddeler içeren yapışkanlardan oluşur. Bu nedenle DVD’nin hassas okuyucusuna zarar verebilir. En kötüsü ise etiketin, DVD_player’in içinde çözülmesi ve sürücünün kullanılamaz hale gelmesidir. Bu yüzden DVD’leri etiketlendirirken son derece hassas olan bu disklerde ancak plastik yüzeylere doğrudan yazı yazmamızı sağlayacak özel folyo kalemleri kullanabiliriz. Adlandırma işlemi için diskin sadece ön yüzü kullanılmalıdır. Dikkat edilmesi gereken önemli bir durum daha vardır. DVD’ler çift yönlü yazılmış olabilir. Bu nedenle etiketlendirme öncesinde DVD’nin kutusuna bakılmalıdır.
Ortaklıkta hisse devri
Vedat Çakır
Soru: İki ortaklı bir firmayız. (Şahıs) ortaklardan biri, kendi payını bana satmak istiyor. Bu durumda ne yapmam gerekiyor. Faturanın nasıl kesileceği, vergi dairesi işlemlerinin nasıl olması gerektiği konusunda bilgi istiyorum.
Derya Çiçekçilik-Melda Tosun
Cevap: Öncelikle işlemlerinizi takip eden muhasebecinizle işlemlerinizi yürütün. En sağlıklı bu şekilde işinizi halledersiniz. Yine de size bilgiler vereyim. Ortağınız payını devrettiğine göre, ayrılan ortak, anlaştıkları değeri diğer ortaktan alır ve ortaklıkla ilişkisi ortadan kalkar. Bu işlem kayıtlara geçmez. Adi ortaklığın mal mevcudu, demirbaşları, alacak ve borçları ise devam edecek ferdi işletmeye aktarılır. Mal ve demirbaşlar adi ortaklığın faturası ile ferdi işletmeye intikal eder. Faturada KDV de gösterilir. Alacak ve borçlar aynen ferdi işletmeye aktarılır. Payını devreden ortak, vergi dairesinden mükellefiyet kaydını sildirir. Siz faaliyeti tek başınıza yürüteceğinizi vergi dairesine bildireceksiniz.